31 Mart 2010 Çarşamba

başım dönüyor..güzel güzel dönüyor...sabit duruyorum ama sabitlenemiyorum...


sanırım kaçamak yaptığım için...sıradan bir zamanda olsa ,sıradan bir günde aynı etkiyi göstermesi imkansız gibi...


farkediyorum bir an , iki aynı gün..Dün ve bugün...Dün hissettiklerimle bugün hissettiklerim farklı ama..Dün ki endişelerimle bugün ki endişelerim..dün ki mutsuzluklarımla bugünkiler..


Dün ile bugün arasındaki tek fark ; bugün ki kaçamak...Bu mudur ?


Bu kadar mı?


bazıları aynı..spor salonunun meraklı-askıntı yöneticisi..Marketteki anlamaz sekreter , servis şoförünün kabadayı halleri , deniz'in kibar kızgınlığı , edo'mun saklı konser bileti coşkusu , nazan'ın güzeller güzeli gençliği , nilay'ın duman kaçamağı , gökçe'min sahip çıkan kuytuluğu...


Benim bugün yaptığım kaçamağım, farklı kılan günümü...Başımın tatlı tatlı dönüşü...İçimin sebepsiz coşkunluğu...


İstiyorum ki "kaçamak" sebep olmasın bu coşkulu ruhuma..


her şey aynı olsa da değişsin...Beklediklerimle değil,olanlarla coşsun ruhum...Varolan , değişim gerektirmeden sıradanlığa meydan okusun...


Hem en kıvraklığıyla dans ederken düşünceler , kıyıya vuran dalgalar misali kendi ölümünden doğacak kadar sakin ve dingin...


Kapayın gözlerinizi..Sahilde, yalnız olduğunuzu , güneşin sükunetle battığını ve dalgaları düşünün...


Şimdi de içinizdeki coşkuya sahip çıkın..Zira o sahil çok uzakta...Ya da aslında uzak olduğunuz kendimize...Zira tanımakta zorluk çekmiyor muyuz hepimiz aslımızı?





not: güzel resmin güzel "dizli" sahibi Luna


bi daha not : Başım hala dönüyor yazıyı kalvyede yazmakta zorlandım..



son not: artık o kadar coşkun hissetmiyorum ve canım deli gibi tütün çekiyor...Yol arkadaşım gelir misin benimle tütüne??

30 Mart 2010 Salı



Eve gitmek istiyorum artık..


Eve gitmek..


ev...


*


28 Mart 2010 Pazar

Bon Appetit!

Julia and Julie bittti...

Gerçek iki hayat hikayesi...

Bi kere başta şunu söylemek lazım ki Meryl Streep benim için gerçekten yaşayan en muhteşem oyuncu..Ta Ruhların Evinden beri (kitabın yazarı Isabel Allende'dir ve etkileyici çok accaip bir kitaptır) taparım Meryl Streep'e..Öncesi de var elbet düşünsenize Kramer Kramere karşı..Sonra mamma mia..Ne muhteşemdi di mi? Yaz kokan film buram buram ve o yaşta bir kadının deli gibi enerjisi...Ba-yıl-mış-tım! Bir sürü filmi var tabi aslında filmografisi;


julia -1977
the deadliest season -1977
the deer hunter/ avcı -1978
manhattan -1979
kramer vs. kramer/ kramer kramer'e karşı -1979
the seduction of joe tynan -1979
the french lieutenant's woman/ fransız teğmenin kadını -1981
sophie's choice/ sophie'nin seçimi -1982
still of the night -1982
silkwood -1983
falling in love/ geç gelen aşk -1984
out of africa/ benim afrikam -1985
plenty/ bolluk -1985
heartburn/ başbelası -1986
ironweed/ yaşam savaşı -1987
a cry in the dark/ karanlıkta bir çığlık -1988
she-devil/ dişi şeytan -1989
postcards from the edge/ yaşamın kıyısından kartpostallar -1990
defending your life/ yaşamın savunması -1991
death becomes her/ ölüm kadına yakışır -1992
the house of the spirits/ ruhlar evi -1993
a century of cinema -1994
the river wild/ vahşi nehir -1994
the bridges of madison county/ yasak ilişki -1995
before and after -1996
marvin's room/ marvin'in odası -1996
one true thing -1998
dancing at lughnasa -1998
music of the heart/ 50 cesur kemancı -1999
the papp project -2001
adaptation/ tersyüz -2002
the hours/ saatler -2002
angels in america(tv) -2003
prime- 2006
the devil wears prada -2006
a prairie home companion -2006
robert altman's -2006
lions for lambs/ arslanı kuzulara -2007
mamma mia! - 2008
doubt - 2008
Julie and Julia - 2009

Velhasıl sevdiğimiz saydığımız hayran olunası bir ablamızdır kendisi...

Filme gelirsek eğlenceli bir 100 küsür dakika idi...Ben çok sevdim..Beklentim boşa çıktı ağlamadım..Bi yerde hafif sulanır gibi oldum ama çabuk atlattım..Daha çok güldüm aslında , en çok da Julia Child'ın olduğu sahnelerde..Aslında aynı zamanda da o sahnelerde duygulandım.. Julie Powell sahneleri biraz daha nasıl diyeyim yavan geldi..Öfkelenip çiğ tavukla yerde savaş verdiği sahnede bile sanki bişeyler eksikti..Amy Adams'ın şanssızlığı belki de Meryl Streep ile karşılaştırılmaktır..

Filmin konusundan bahsedeyim mi? Ya gece saat çok geç bakim kaç olmuş? Üff saat 1.30..İleri de alındığını düşünürsek etti mi sana 2.30..Üf anacım!

filmin konusundan bahsetmicem ben...

Link vercem bi tane Julie'nin gerçek blogu;

http://blogs.salon.com/0001399/

güçlü kadınları seviyorum!!


Öyle işte..

İyi uykular millet..

Bon Appetit!

27 Mart 2010 Cumartesi








Güneş kesinlikle enerji kaynağım...
karidesli noddle da öyle :)
ve köpüklü türk kahvesi...Her gün bi tane..
ve berin..
ve iki güzel film alıp koşarak eve gelmek...Hele güneş gidip dolunay çıkınca , titreyerek eve dönmek..
eve gelip şirinella olmasa da kapıyı açar açmaz onun kokusunu içime çekmek...mest olmak..aşık olmak.. (özledim bile)
ama bu halini de sevip evimin , beyaz şarabı dolaptan çıkarmak ve ayaklarımı uzatıp ,
gerekli tüm ekipmanı toplayıp , eşofmanları giyip film izlemek...
bakalım ağlatacak mı filmler? Kesin! Ben de bu potansiyel olduktan sonra "salak ile avanak'ta bile ağlarım :))

Şarabı hızlı mı içtim ne? Yanaklarım yanıyor??
Ben çok çabuk mu mutlu oluyorum dersiniz? Bana arada öyleymiş gibi geliyor? tuhaf mıyım?
Yanaklarım kıpkırmızı..İyi ki yanımda kimse yok :) Bakın buna bile memnunum :))))
Keyifli bir haftasonu devam ediyor..
Di mi?
Not:Filmlerden bahsedeceğim izliyim de...

25 Mart 2010 Perşembe



Bir mucize bekliyorum...

tinker bell....

humpty dumpty (kırılıp duran zavalıcık)

batmayan güneş, terletmeyen sıcak , üşütmeyen soğuk...

kaşıtmayan pire , acıtmayan yara...

özletmeyen hasret , burnu uzamayan pinokyo...

günahsız yalan , karşılıksız sevap bekliyorum...

cesur bambi , ürkek fil....
sessiz kalabalık , çığırtgan mağdur...

buharsız tren , sonu olmayan ray...

kumsuz çilek , dişini ekşitmeyen limon...

aceleci kaplumbağa , tembel tavşan ...

mutlu aşk acısı , kırkyıllık baş yastığı...

kitap okuyan elma kurdu , muza alerjisi olan maymun...

ılık ateş , erimeyen buz..

sonunda mide bulandırmayan sarhoşluk , cevap veren dilsiz...

pembe saç , fötr şapka....

siyah perde , kapanmayan cam...

bir mucize bekliyorum...

burdayım...Gelecek nasılsa birgün..acelem yok!

24 Mart 2010 Çarşamba



işte bu :))

evlilik ve erkekler bir arada cümle için de kullanılması gerekiyorsa o bu'dur :)))))
Nazo can be!Bunu sana birisinin söylemesi gerekiyordu artık güzel gözüm :)

nihahahaha!!









Meleğin yeni converseleri...Büyüğünü de ben alcam :))







hava yine fena..evde renk olunca bi yere kadar idare edebiliyorum...


bu da kaçamak resmim...

22 Mart 2010 Pazartesi
























Biliyor musunuz şükretmediğim tek bir gün yok...

21 Mart 2010 Pazar




evdeyim...beyaz şarap içiyorum...keyfim yerinde...

güzel bir pazar günü oldu..kahvaltı için toplanan aile kadınları kahve , kereviz salatası , makarna derken akşamı ettik...Aramızda erkek cinsinden iki kişi vardı Sinan ve Sarp..Sinan genç spor akademili yakışıklı kuzen, sarp 3 yaşında fırlama bambam :)

üç teyze , iki kuzen , bir çakıl ve bir bambamla bitirdim pazar gününü..Aile ile geçirilen pazarları bişeye değişmem bi kez daha anladım...Hele "kadın baskın bir aile"ise tadından yenmiyor be kardeşim...Bilen bilir..

Akşam ki durak Caddebostan Kültür Merkezi..Zeynep Tanbay'ın koreografisini yaptığı ve sahnelediği dans gösterisi..

Büyülendim...Hala etkisindeyim..Çok çok başarılı bir gösteri izledik bu akşam..Dans hakkaten olağanüstü bir anlatım şekli...Profosyonel dans edebilmeyi çok isterdim...Bi kez daha anladım...




Ve şu ezberimi bozdum ben bu akşam..Kadın vücudu erkek vücudundan estetiktir..Öyle değilmiş.Öyle olmadı be sefer..Danseden kadın yada erkek bunun ayrımına varamayacak kadar iyi bir modern dans gösterisi izledim...


Şiddetle tavsiye ediyorum izlenmeli!!


Zeynep Tanbay dansın içinde hem kadını hem erkeği hem hayatı hem dünya görüşünü -ve hatta siyasi görüşünü- o kadar şahane bir biçimde sunuyor ki hayran olmamak elde değil...Zeynep Tanbay Ufuk Uras'ın eşi bu arada..Cesur bir kadın..Bu açıklamayı yapacak kadar net ve cesur..


“ben 18 martta yapılacak yürüyüşe katılmıyorum. çünkü, fikre katılmıyorum. bu ülkede insanların ‘şeriat gelecek, cumhuriyet elden gidiyor’ paniği yaşadığına da inanmıyorum. çünkü bunun gerçekliği yok. burası darbe hazırlıkları yapılan bir ülke ve asıl bu konuda panik yapılması gerekiyor. keşke 18 marttaki yürüyüşe katılmayı düşünen sanatçı arkadaşlarım demokrasinin tüm kurumlarıyla ve gerçek anlamda işlediği bir ülkede yaşama özlemlerini dile getirmek için bir eylem yapsalardı. eğer böyle olsaydı kesinlikle çok kalabalık olurduk. bu ülkede sanatçıyım diyen insanların tüm kanıtlar ortadayken hâlâ ergenekon’un bir aldatmacadan ibaret olduğunu düşünmeleri bana inanılmaz geliyor. kendine sanatçıyım diyen ve sistemin ürettiği her türlü pisliğe karşı çıkması gereken insanların böyle bir yürüyüşe katılmalarını esefle karşılıyorum. bu sanatçılar 18 mart yürüyüşü hakkında hazırladıkları ve bir internet sitesinde yayınlanan metinde, atatürk için ulu önder ifadesini kullanıyorlar. bence bu konuyu sosyologlarla görüşmek ve onlara sormak gerekiyor. eğer 21. yüzyılda, sanat gibi yaratıcı bir işle uğraşan yetişkin insanların ‘ulu önder’ lafının altında birleşmesi normalse ben herkesten özür dileyeceğim"

Bazen umutsuzluğa kapılıyor olsam da yaşadığım topraklar için , ülkemin geleceği için, ülkemin kadınları için , Zeynep Tanbay gibi ; kaya kadar sağlam , zerafetin tanımı olabilecek kadar güzel hemcinslerimi tanıdıkça içime su serpiliyor...

Berin'im bu güzel gece için , öperim mis yanaklarından...






haftanız iyi geçsin ahali....

mutlu rüyalar....


Sonradan gelen not: Tırnak içinde yer alan düşünce ve cümle grubu Zeynep Tanbay'a aittir..Savunduğum ya da eleştirdiğim bir düşünce olduğunu söylememe gerenk yok sanırım değil mi :)..Bu konuda ki görüşüm bana özeldir...

20 Mart 2010 Cumartesi

aslında uzun zamandır direniyordum eve internet almak konusunda...ofiste zaten bütün gün elimin altında bi de evde zamanımı radyasyon alarak geçirmeyeyim , zamanımı heba etmeyeyim derdindeydim..
Ama bu bloga yazı yazma işi olduğundan beri haftasonları ya da akşamları yokluğunu hisseder olmuştum..
yoksa ortamdan uzak kalmak felan değil :)
bende en pratiğinden bi vınn ve bir notebookla işi bağladım..

ahali artık buralardayım...

ensenizdeyim oluumm...

sevgiler efenim..

heyecan dolu bir cumartesi akşamı sizin olsun...ben sıcacık evimde sörf yapcam:)

17 Mart 2010 Çarşamba

Kaç gündür giremedim ya bloğa bişiler şiştim! :)
Etkinlik haberlerine takıldım paylaşayım istedim..
İlki ;
Volkan Konak & Enbe orkestrası
V.Konak'ın tarzını ve türküleri severim..Tv'de ki programını anlatıyor kızlar ben izleyemedim ama bu konser haberi ilgimi çekti..Belki sizin de?
Bu arada Kültür üniversitesinde Ocak ayından beri Enbe ve Türkiye'nin sevilen sesleri konserleri devam ediyormuş , Volkan Konak 2.sesmiş..Devamı gelecekmiş...

Yer:Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryumu

Tari: 18 Mart 2010 - Perşembe

Saat:21:00

Adres:Ataköy/Bakırköy
hımm fiyatlar dimi?
1. Kategori: 60,00 TL
2. Kategori: 50,00 TL
3. Kategori: 40,00 TL
**********************
İkincisi bir grup..İsimleri "Gevende".Eskişehir'de amatör olarak müzik yapan bir grup..Sonrasında İstanbul'a geliyorlar ve Baykuş müzik tarafından yayınlanan albümleri "Ev" ile profosyonel müzik piyasasına giriyorlar ama piyasa müziği yapmıyorlar..Müziklerinde kullandıkları dil Gevende'ye özgü emprovize bir dil..Ve çok etkileyici..Beni etkiledi yani..
Aslında rapidden buldum full albümlerini ama vermicem linlini..
Bu da videolarının bulunduğu zite;

nolur nolur izleyin ve dinleyin..Özellikle Çelik Çomak çok eğlenceli (izleyin tadı öyle çıkıyor)
"Nayu" ayrı güzel...(Uyan dimi o?)

Dinliyorum da "Nem" de çok güzel..
Beyoğlu Hayal Kahvesinde en son 09 mart'ta çıkmışlar..Bu ay bir daha yok..Bir daha ki ay da yok! Bakmak lazım nerde canlı performansları zira çok çok etkileyici bulduklarını söylüyor görenler duyanlar..Görmedim duymadım ama en kıssaaa zemanda..




*********
Picasso sever misiniz? İlgilenir misiniz?
Pera'da Picasso - Filmler Anlatımlar ..



Başlangıç Tarihi: 16 Mart 2010 - Salı
Bitiş Tarihi: 28 Mart 2010 - Pazar

Tel:0212 334 99 00
Adres:Meşrutiyet Caddesi No.65

Tepebaşı/Beyoğlu

Gösterim programı var ama onu da siz bulun...



*****


Son olarak 14-20 Mart arası (çok kalmamış acele etmek lazım) 8.düzenlenen Uluslararası Gezici
Filmmor Kadın Filmleri Festivali var..
Ben gitmeyi çok istiyorum..Ama melek hasta :( İçim elvermez...
23 Film gösterilecekmiş..Ne kadarı kaldı bakcaz birazdan..


İstanbul Modern'de..

Perşembe;
70/80/90 , Masum,Küstah,Fettan* isimli film. 15.30 'da.
Derine Kazınmış Yaralar 17.00 'de
Cuma;
Aslan aşı-Cambaz-Çamur*-Kimlik*-Loutky-Ölüm-Sadakat 14.00'de
Aramızdan Birileri* 15.30 'da
Sarı bir Kurdele Bağla* 17.00'de

Cumartesi;
Deng-Sesler* Ölüm Elbisesi:Kumalık* 14.00'de
Derine Kazınmış Yaralar 15.30 'da
Antonia'nın Yazması 17.00'de

* olanlar yönetmenin katılımı ile gösterilecek filmlermiş..

İlgilenenlere..

Bu arada gösterimler müze ziyaretçilerine ücretsizmiş..




Daha var ama yoruldum..
Görüşürüz millet!

Şirinella hasta :(

Dediğine göre mikroplar gıdıklıyormuş karnını...Doktorda hiç ağlamadı bu sefer güle oynaya çıktık..Muayenenin sonunda lollipop va mıı? diye sordu en sevimli sesiyle..

Kaptı portakallı lollipopu:)

antibiyotik içiyoruz , evdeyiz bu hafta... Sürekli bi şarkı var ağzında ;


bay mikrop bay mikrop beni hasta edemesssiiinnn
ellerimi böle yıkarımm, sütümü de bölee içerim..
bay mikrop bay mikrop beni hasta edemessinnn
yüzümü de böleee yıkarımm saçımı da böle tararımm
dişlerimi fırçalayıp erkenden yatarımmm
bay mikropp beni hasta edemessinnnn
****

bebeğim çabucak iyileş lütfennn....

bi de benim kızım büyümüş yaaa :))


ÖNCEKİ




SONRAKİ

15 Mart 2010 Pazartesi

Cumartesi gittik tiyatro'ya..Cevahir'de Şehir tiyatroları da varmış yafu..Çocuk oyunları da var..Gişede var:) Gişeden bilette alınıyor..Eee? Sorun ne? Sorun ;oyunların yaş aralığı 06-12 yaş...

Paşa paşa özel tiyatroya gittik..Bilet fiyatları şehir tiyatrolarında -çocuk oyunları- 4 tl..Herkese hem de..Özel tiyatro da 15 tl idi..Herkese hem de...Şuncacık çocuktan da 15 lira alıyorlar :)

Ben açıkçası pek memnun kaldığımı söyleyemeyeceğim oyundan..Bi kere tamam çocukların sıkılmaması için kısa tutuyorsunuz süreyi ama kardeşim bi soluklanaydık?

Neyse bakalım deneye yanıla bulacağız iyisini.Zira Şirinella pek sevdi bu tiyatro işini.."Hep gelelim çok beğendim" dedi çıkarken salondan..Bi de o da benim gibi izliyor ne izliyorsa..Eller ayaklar oynuyor hep ama konuşmuyor hiç..Papuçlarını çıkardım zaten koltuğun içinde kayboldu oturunca fındık kurdu..Bağdaş kurdu koltukta:)

Sonra Cevahir'den metroya bindik çıkışta..Metroya bindi kız , başladı şarkı söylemeye ama nasıl bağırıyor görmelisiniz :)) Benim annem güzel annem şarkısını icra etti hazret :)

Şarkı bitti herkes Şirin'i izliyor zaten , alkış kıyamet :)

Selam verdi zilloş..Göko'nun yorumu ;seni geçecek bu :)

12 Mart 2010 Cuma

Cumartesi ev ne kadar dağınık olursa olsun , hava ne kadar soğuk olursa olsun , kahvaltı sonrası ne kadar mayışmış olursak olalım Şirinella ile kendimizi sokağa atıyoruz..

Bu haftasonu niyetim tiyatro oyununa götürmek onu..
Bu arada sanırım tiyatro sahneleri yetişkinlerden çok çocukları ağırlıyor...Zira şehir tiyatrolarında yarın için yer yok!
Ama yine de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının linkini veriyorum..Online bilet satın alınabiliyor..Öncesinde bilet alırsanız pek şeker oyunlar var..Minikler için oyun seçeminizde oyunların yaş aralığına dikkat ediniz sonra sıkılmasın lollipoplar...



Özel tiyatrolar yetişiyor imdada..Bu haftasonu Cevahir Atlantis sahnesinde Yalvaç Ural'ın yazdığı "La fonten Orman mahkemesinde" isimli oyun sergilenecek..Biz ona gitcez..Küçük sanatsever ve büyük sanatsever:)




İsminde geçen mahkeme benim gibi hassas bünyede hafif bir titremeye yol açsa da..Sordum sorun olmaz gibi duruyor..

Bu arada bu hafta tiyatro olmasaydı hem benim hem Şirinella için çok eğleneceğimizi düşündüğüm başka bi şey yapacaktım o da haftaya artık..TURKUAZOO! Şehrin en büyük akvaryumu..
İçerde rengarenk balıklar ve balıkların arasında yüzen balıkadam görevliler :) Balıkadamlar bazı canlıları çocukların sevmelerine izin veriyorlarmış :) Tamam dokunmalarına diyelim?? :)


Bir de girişte mavi bir perdenin önünde korkmuş bir ifade ile resmin çekiliyor çıkışta bir köpekbalığı ile karşıkarşıya kalmış photoshop'lu resmin hediye ediliyormuş..Ne eğlenceli!!
Gezinin sonunda bir tünele giriliyormuş üstünüzde rengarenk balıklar..:)
Tur yaklaşık 1,5 saat sürüyormuş..Gitmeye değer bence..




Gloria'da varmış açıkhavada..Bir kahve banaa bir cupcake lollipopa...

http://www.turkuazoo.com/tr/dsy/index.html#/anasayfa/giris


Turkuazoo (0212) 640 27 40

Kocapaşa Mahallesi Paşa Caddesi, Bayrampaşa
Haftaiçi 10.00-18.00, hafta sonu 10.00-19.00 arasında açık.

Bilet fiyatları: 0-3 yaş ücretsiz; 4-6 yaş, 65 yaş üstü ve öğrenci 18 TL, yetişkin 25 TL.


Son bir etkinlik aklıma takılan..Santralistanbul'da..Çocukların ilgi alanlarına yönelik bir sürü atölye çalışmaları yapılıyor haftasonları burada..
Ya atölyelerin isimlerine bakın;
Minik bir aşçı çırağı olarak enerji barları yapma , sütü uyutma.
Müzede dans etme.
Duvara sanat çalışmaları yapma.
Küçük birer marangoz olma.
Müziğin enerjisi ile kendi enerjilerini birleştirme.
Kilden seramikler, telden heykeller yapma.
Link benden ziyaret sizden..



Sonrasında Otto santral'e uğrayıp hem bu enteresan mekanı görmek hemde çok önerilen . Pizza ricotta spinaci’nin tadına bakmadan olmaz..(pizzanın büyük boyuna 19tl ödüyerek sahip olabilirsiniz) Tatlı olarak önerilen ise Three Colours Cheesecake imiş...Porsiyonu 10 tl...


Bu arada Berin bak burda yetişkinler (bize diyorlar sanırım neye yetişeceksek?) için de atölye çalışmaları var..Edebiyat - yazmak yaşamak - senaryo bir sürü var işte..

Santralistanbul(0212) 311 78 09
Eski Silahtarağa Elektrik Santrali Kazım Karabekir Caddesi 2/6, Eyüp
Pazartesi hariç her gün 10.00-20.00 saatleri arasında açık.
Yüksel Arslan Retrospektifi21 Mart’a kadar pazartesi hariç her gün 10.00-20.00 saatleri arasında ziyarete açık.
Otto Santral (0212) 427 18 89 Pazartesi hariç her gün 08.00-02.00 arasında açık.
Santral Atölye (0212) 444 04 28Hafta içi her gün 09.00-20.00 saatleri arasında ziyarete açık.Katılım için rezervasyon şart.

İyi haftasonları..

11 Mart 2010 Perşembe







Yahu ben bunu yeni görüyorum ya!!


İzlerken avuçlarımın içi terledii (iyk ne iğvenç dimi:) accaip heyecan yaptım..


Dans başlıbaşına müthiş bir olay zaten , bi de bu Michael dansı beni çıldırtıyorrrrrrrr....


Original değil ama baştan sona izlemenizi öneririm..Şahane..


kıskanç not:Bu thriller dansını öğrenmezsem bana da kıskanç umo demesinler...


göko hadi kızım..

10 Mart 2010 Çarşamba

Gökçe'me...


Şimdi size Emine hanım'ın hikayesini anlatacağım..

Emine hanım ve Emin bey..İki insan..."İyi" iki insan..Artık zor bulunur insanlardan..

Sene 25 eylül 1923...

Emine hanım doğduğunda bir bebeğin başına gelebilecek en kötü şeyi yaşıyor...Anası vefat ediyor Emine'yi doğururken..Emine bir sene sonra da babasını kaybediyor..Hayatı boyunca tekrarlayacağı, hep içinde taşıyacağı acıyı şu şekilde dillendiriyor Emine hanım yıllar sonra da "ben hem yetim hem öksüz büyüdüm."Emine'yi İnebolu'lu varsıl bir aile evlat ediniyor..Yeni ailesi ve Emine ufak yaşlarında İstanbul Beşiktaş'a yerleşiyor..

Emine hep içine kapanık hep sessiz..Okuyor hep...O dönemlerde en sevdiği şey kitap okumak Emine'nin..Aşk kitapları okuyor..Küçükken geçirdiği köy kazası Emine'nin sırtında kalıcı bir yük bıraksa da diğer yükler genç yaşında daha ağır geliyor o'na..O da kitaplarla mutlu olmayı seçiyor..

Emin bey Bartın'lı...Kafası zehir gibi,kalbi tertemiz...Askerlik dönüşü İstanbul'a geliyor.Kafası çalışıyor ama tutunacağı kimsesi yok ki , iş arıyor yanayakıla..

Kaderde Emine hanım'la tanışmak var...Beşiktaş'da Emine hanım'ın oturduğu binaya kapıcı arıyorlar , Emin bey kabul ediyor işi... Çalışmaktan korkmayan bir adam o.

Zamanla bu iki insan hal hatır sormaya başlıyorlar birbirlerine , kitaplardan konuşmaya başlıyorlar...Ama şimdiki gibi son sürat gelişmiyor herşey tabi..-Çok şükür,ne sağlam ilerliyor o zamanlar ilişkiler..Şimdi neden diye soruyorlar ya neden olmuyor eskisi gibi? e cancağzım emek mi var şimdi zaman mı veriyorlar insanlar?

Bi de Emine hanım bir ketum bir muhafazakar sormayın..Ama Emin bey aşık olmuş bir kere...En sonunda konuşmaya karar veriyor müstakbel hanımı ile..Bir gün kapı eşiğinde soruveriyor, diyor ki;

"Emine hanım ben sizinle bir yuva kurmak , sizi eşim olarak almak isterim ne dersiniz?"

Emine hanım kabul etmiyor önce..."Bakınız diyor ,ben öyle çok iş yapamam benim sırtımda "yük" var siz çocuk istersiniz ben çocuk doğuramam.."Kafasından neler geçiyor Emine'nin kimbilir?

Emin bey dedim ya aşık pek çok.."Tamam diyor nasıl isterseniz siz , ben herşeyinizle kabul etmekteyim sizi... "

Evleniyorlar 1955 yılının Mart ayında..31 Mart 1955....

Bir sene sonra ilk kızları doğuyor...Cin gibi bir kız çocuğu..İlerde tarihe olan ilgisini ve kitaplara olan aşkını anne ve babasından alacak olan ilk kızları..Babasının öngörüsü şaşmıyor ve ilk kızları Esin hanım muhteşem bir tarih öğretmeni oluyor..Belki de babasının kızına kitaplarını koyması için aldığı kocaman tahta kitaplık onda yeni ufuklar açıyor..Kim bilir?
İkinci kızları Emel hanım annesine daha benzer bir kadın..İçinde yaşayan içinde yaşatan ama aynı zamanda..Hassasiyeti bazen kendine zarar verse de aksini yapamayan bir kadın...
Üçüncü kızları Hatice hepsinden farklı!Kendine dönük bir kız çocuğu o..Kaç yaşında olursa olsun kız çocuğu olarak kalacak bir kadın.. O kadar sıcak o kadar içten..

Emine hanım üç çocuğunu da gık demeden normal yolla doğuruyor..Belki de annesiyle aynı kaderi yaşamak bile olsa aklında anne olmak düşüncesi cesurlaştırıyor onu...

Emine hanım ve Emin bey..Evlilikleri boyunca Emine hanım "efendim" diye sesleniyor Emin bey'e...Aralarında yüksek sesli tek tartışma geçmiyor geçse de kimseler duymuyor..Emin bey kimselere muhtaç etmeden bakıyor hanımına ve üç güzel kızına..Güzel kız çocukları veriyor Emine hanım efendi'sine...Evleri hep kalabalık hep neşeli hep huzurlu..Bir sürü kadın biraraya geliyorlar bazen..E evde üç kız olunca :)
Emin bey bu küçük kadınları hep tatlı bir tebessümle izliyor..Hatta evde yapılan el yapımı kolye saatlerinde yardımı bile dokunuyor Emin bey'in gönüllü...

Emine hanım süsüne düşkün hoş bir hanımefendi..Saçlarını mutlaka her daim boyayıp kızına kestiren , sabahları Emin bey'in ocağa koyduğu çayın fokurtuları ile uyanan , uyanır uyanmaz elbiselerini giyen bir hanım..Emin bey her sabah traşını olan, evin içine yaydığı huzurun dışında traş losyonu kokularını da eksik etmeyen bir beyefendi..Sabah sekiz dedin mi kahvaltı sofrasında herkes...Sonra Emin bey'in keyif saati 9'da..İnce belli bardağı ve gazetesi mutlaka hazır..Çayını yudumlarken eski usul radyolarından sanat müziği nağmeleri yükseliyor...Mutlaka ama..Onsuz olmuyor..Aslında Emin bey'in sesi de pek güzel ama Emin bey söylemiyor öyle ulu orta şarkı türkü..Mırıldanıyor en fazla...bi de çok muhteşem resim yapıyor Emin bey..En sevdiği figür at..

Hele bi de keyfi yerinde olduğunda , mutfaktan gelen mis yemek kokuları dolduruyor evi..Emin bey mutfakta hanımına ve kızlarına pek tabi minik toruna yemekler hazırlıyor..En çok Bartın pidesinin tadı damaklarında..Hala....

Çay keyfi sonrası iş yolu Emin bey için...

Emine hanım her gün onikide öğle yemeğinde..Akşam oldu mu herkes sofrada..

Emin bey'in işi geç bitiyor geceleri..On bir gibi eve dönüş saati..Emine hanım o saate kadar uyku uyanıklık arası bekliyor efendi'sini..Geldiğinde yemeği hazır oluyor Emin bey'in..Sonra oturuyor hanımı ile yanyana..Konuşuyorlar uzun uzun..bitmiyor hiç anlatacakları birbirlerine..Öyle seviyorlar birbirlerini..Evin küçük torununun -en minik kızları yada- masanın altından dedeyle kıkırdama saati bu saatler..Emin bey torununu ayrı seviyor..Yıllar yıllar sonra bile hergün arayamasa içine dert oluyor..Telefon gelmedi mi iki gün arayla Emin bey arıyor torunu..Nasılsın yavrum diyor..İşlerin nasıl gidiyor?

Ufak kız çocuğu o evde büyüyor..Dedim ya minik evlatları..Evde hiç eksik olmayan kokular var..Hala burnuma gelir o kokular diyor arada..Sıcak fırından yeni çıkmış ev poğaçası , kakaolu kek en kabarığından..Emine hanım torununa gözü gibi bakıyor...Evladı gibi..

Emine hanım ve Emin bey mutlular..Dar zamanlarında tek göz odada yaşadıkları Çamlıca'nın o zamanlar kurt inen sokaklarında mutlular..Kimseye muhtaç değiller ya..Beraberler ya..Emin bey başında ya Emine hanım'ın..

Sene 2002...Yaz ayı...

Emin bey bir gün Bartın'a ziyarete gitmek istiyor sebepsiz..Adeti değil halbuki..Kızlarıyla helalleşiyor giderken , "annenize iyi bakın" diyor bilirmişçesine olacakları...Kızlar kızıyorlar babalarına..

Emin bey Bartın'da kalp krizi geçiriyor..En büyük kız alıp getiriyor onu İstanbul'a...
ama tüm çabalara ve dualara rağmen kurtarılamıyor Emin bey..13 Haziran 2002'de 03.02 'de vefat ediyor...

Sebebi kalp krizi olsa da Emin bey'in en büyük keyfi sigara aslında sebep oluyor bu kötü sona...Ciğerleri yetmiyor Emin bey'in devam etmeye...

Bartın'da evden çıkarken Emin bey omuzlarda , Emine hanım her zaman ki sükuneti ve derinde yaşattığı acısıyla ; Emin bey diyor beni bırakıp nereye Emin bey? Nereye gidiyorsunuz efendim?

Belki de yıllar sonra tekrar hatırlıyor yetim ve öksüzlüğünü...

Emine hanım nasıl dersiniz?? Emine hanım efendisi ile birlikte anılarını , hatırlama yeteneğini , kendini de kaybediyor..

Birkaç ay içinde Emine hanım'da alzheimer saptanıyor..Emine hanım unutmayı seçiyor...

Son sekiz senedir Emine hanım hatırlamadan yaşıyor..Belki de hatırlarsa yaşayamayacağı için unutmayı seçiyor...

İstanbul 201o

9 Mart 2010 Salı



Dünden hallice hava.Yine soğuk, soğuk ama belki de ben daha iyi hissediyorum bu sabah...

Dum..Hissediyordum..Bir surat gördüm bu sabah , soğukta beklerken..Kulağımda müzik çalıyordu..Mutsuz bir şarkı ile aynı anda geldiler.Bir anda belirdiler yanımda.

Elele tutuşmuşlardı.

Üzerlerinde sahte , naylon eşofman vardı ikisininde.Başka da bişeyleri yoktu.

Üşümezler miydi böyle sahte naylonların altında?

Üşüyor gibi durmuyorlardı.Bir kız bir adam.


Sanırım baba-kız.


Karı-koca gibi değillerdi ama anlaşılmıyorduda.


Kızın yaşını kestirmek zor.Adamında! Hem bu kadar yoksul olup hem nasıl yaşını göstermez insan diye geçiriyorum aklımdan.Sanırım yaş sorunundan çok daha vahim sorunları var.Yaşsız'lar..Ama ajda pekkan gibi değil.Yaşsız ; yaşamamış gibi, yaşamıyor gibiler..

Kızın yüzü dikkatimi çekiyor sonra.Gülümsüyor mu?Hayır basbayağı gülüyor!Gülümsemiyor ama...Sanki hiçbirimizin göremediği birşey görüyorda gülüyor gibi..İntikamcı bir gülüş gibi.


Afallıyorum..Babaya bakıyorum en ufak bir tebessüm bile yok yüzünde.Hiç ifade yok , şaşılacak şey.Dümdüz..Aklını yitirmiş , düşünemez gibi..


Kızın o zaman farkına varıyorum.Başka boyutta olanlardan.İnce çizgiyi çoktan geçenlerden..

Hah tamam oldu şimdi diye düşünüyorum ister istemez.Yoksa insan dünyaya niye gülerek bakar ??!!


Hepimizin yüzü beton gibi.Sabahın bu saatinde onlarca insan geçiyor yanımdan.


Biz "normaller" taş gibiyiz.O kız , saçları sımsıkı örülmüş -aklına inat onu sabit tutmaya çalışırlarmış gibi-kafasında plastik taç olan kız , babasının eline sımsıkı yapışmış kız , sahte naylon adidas eşofman giymiş kız gülüyor. Ne görüyor acaba? Hislerimizi aldırmış bizlerden farklı neler hissediyor?

Arkalarından bakıyorum.Ayıramıyorum gözlerimi eşofmanından..Üşümüyor mu hakkaten?


Elele tutuşmuşlar , hızla yürüyorlar.


Ben bakıyorum arkalarından.


Sahte sahte üzülüyorum..Gerçek bir acıyla kaldırımda kımıldamadan sahteleniyorum..


Acı acıyı çağırır dimi?

Mutlu değilim artık bu sabah..

Yarın yine geçerler mi burdan acaba diyorum..

Göze alabilir miyim onlarla konuşmayı?


Gerçek miyim o kadar?


Sahte olabileceğimi görmeye hazır mıyım?

Servisin içindeyim şimdi.Az kaldı birazdan sıcaktan şikayet ettiğimiz ofiste olacağım.Sıcaktan şikayet eden insanlar olarak çalışacağız.Çalıştığımız için şikayet edeceğiz.Dışarda olsam şimdi diyeceğiz..

Dışarda demir bilyelerle oynayanları bir an bile aklımıza getirmeden atlı karıncaya binmeyi hayal edeceğiz..

Kız çocuğunun suratını silemiyorum aklımdan...


Bugün de böyle geçecek..

09.03.2010


İstanbul


not 1 :Nazanım ondan sebep suratım böyle :(

not 2:Paintte resmi ben yapınca bu kadar oldu...

8 Mart 2010 Pazartesi

ehe :)

Berin, Gökooo bu resmi size ithaf ediyorum bu arada :))

ay çok eğlendim iki dakkada yine...

Cumartesi sabahı bi yedik bi yedik..Her zaman sağlıklı anne olmak hem beni sıkar hem meleği..

Acaip sağlıksız ama mutluyduk kahvaltıda..Nutella nutella olalı böyle eziyet görmedi :)








haftasonu çok bişey yaptım..yaptık..

Cuma akşamı bigün öncenin uykusuzluğu gece 12 gibi çöreklendi..3 saatlik uyku yetmedi 48 saate..ama yine de;





Bi de;







Benim için Marilyn Monroe vazgeçilmezdir..Evet orda Audrey var, Elizabeth var , Jane var ama ben M.M derim başka bişi demem..

Bu resim Cuma akşamı masada bi ara göründü dayanamadım çektim..Yatarken ne giyersiniz sorusuna sadece chanel no 5 demiş bir sarışın o...Muhteşem bir ses'dir aynı zamanda..Kadın sesi..Herşeyini severim..


izlemeden olmaz,





Marilyn benim için sadece seksi bir sarışın değildir..Hatta benim için o değildir..Çok çok daha fazlasıdır..O nasıl anlatsam norma jean baker'dır..Çok masum,çok zeki..Çok acı dolu..





Ölümünde ise aldığı ilaçların sonunu getirdiğini söylerler..Oysa otopside çıkan bir sürü şey hasıraltı edilmiştir.Çok sonraları otopsisini yapan doktor barbiturat ve nembutal'in kolonuna lavman ile boşaltılmış olduğunu farkettiğini söyleyecektir..Bilirsiniz belki Marilyn geceleri uyumak için librium alırmış..Bu da uyanmamasına neden olan şey işte..

Ben çok üzülüyorum hala..Çok etkileniyorum..

Bir ropörtajında, keşke marilyn adını kabul etmeseydim, jean monroe için ısrar etseydim" demişti, keşke biraz daha kendim olmak için ısrar etseydim derken.

ve bu cümle de çok şey açıklıyor aslında; ben küçükken kimse bana güzel olduğumu söylememişti. bütün kızlara güzel oldukları söylenmeli, gerçekte güzel olmasalar bile."

Bir filminin galasından hemen önce düşürdüğü bebeği onda,hayatında neler değiştirecekti acaba?

makyajsız ilah;





Aslında konuşacak çok şey var bu konuda evlilikleri , evlendiği adamlar ve sonuna sebep olanlar..

Bigün yeri gelirse daha çok konuşuruz..


Bu arada fransız yapımı bir belgesel var dailymotion'da..Altyazı yok ama gerek de yok ki!!

Toplamda 3 bölüm sanırım belgesel..



******************
ben neler yazacaktım neler oldu :)


Karatahta aldık evimize..Ben eve taşıyana kadar epey incindim ama deydi :))





Aklımda hala norma jean var..

Benim Kadınım Marilyn..Ben onun Kadınlar gününü kutlayacağım bugün..

5 Mart 2010 Cuma



İlk kadınlar günü kutlamamı sanal da olsa aldım...Çok möhüm bir web adresidir yabana atmayın zamanında elim ayağıma dolanırken az bilgi edinmedin buralardan..


anneyizbiz.com ....sizi gidi rahatımyerindeohh.com'cular siziiiii..
artık bende rahatım bi kerem..


ya napalım olum benim bi yıldızım fazla yapcak bişi yok taam mı??


bakın gelen tebrike ne cici...


an be an...

Saat 02.12...

Pencereden baktığımda dışarısı görünmüyor , çok karanlık...

Ama yağmur yağıyor sanırım...Sesini duyabiliyorum...



(Birmilyonkalem’den alıntıdır.)


Merhaba Birmilyonkalem Dostları,

1MKalem olarak, yaşları 18-25 arasındaki genç kızlarımıza hizmet amacıyla kurulmuş "Genç Kız Sığınma Evi Derneği" ile işbirliği yaparak, bu kızlarımızın yiyecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarına destek olmayı amaçlıyoruz.

Genç kız sığınma evinde toplam 20 civarında genç kızımız barınabiliyor. Özellikle bulunduğu çevrede bir şekilde mağduriyet yaşayıp, destek almak isteyen genç kızlarımız burada kalıyor. Bu nedenle "Güneş Evleri"nin adresi gizli tutuluyor.

Birmilyonkalem (1MK) olarak, bu kampanyada sadece ihtiyaçları sahiplerine ulaştırmak değil, aynı zamanda toplumsal ihmal, istismar ve şiddete karşı bir duyarlılık hareketi de başlatmak istiyoruz. Huzurlu ve mutlu bir toplum olabilmek için birbirimizin ihtiyaçlarına duyarlı, komşusu açken uyuyamayan, kendi değerlerinin farkında bir toplum olduğumuzu hep birlikte yeniden anımsamak istiyoruz.

Her zaman olduğu gibi 1MKalem olarak yardımları biz kabul etmiyoruz. Sizler doğrudan ilgililere ulaştırıyorsunuz. Biz sadece duyarlılığınıza sesleniyoruz.


Saygılarımızla.

Yardım etmek ve daha ayrıntılı bilgi almak isteyen dostlar için adres:





GENÇ KIZ SIĞINMA EVİ DERNEĞİ
Koşuyolu Mh. Çetin Gümeç Sk. Başkanlar Sitesi A6-Blok Daire: 10 Koşuyolu- Acibadem / İSTANBUL

Duyarlılığınız için çok teşekkür ederiz.

BİR MİLYON KALEM Web Sitesi Yönetimi

4 Mart 2010 Perşembe


Bu saatte işte olmaktan daha kötü ne olabilir??

Bilen var mııııı?

mutsusuuummmm...






Bi fotograf makinem var fena bişi değil..Yani bana yetiyor..


Bi aydır , o kadar olmasa da 15 gündür kullanamıyorum.Açılmıyordu..Luna'ya verdim Eminönü'ne götürdü kuzum tamire Erkayalar'a..
Dün telefon geldi bunun pillerini değiştirin diye...!!

Çok utanıyorum :)))))))))

***az önce utanırken çekilen resimler dumanı üstünde..
Tabi ki Luna!

2 Mart 2010 Salı

İnce iş!



İncelikler yüzünden..

Çok acaip şarkıdır bu..Ta yüreğime dokunur..O küçük kız çocuğu benim bazen..Bazen kızım..
Yaşamadan anlayamadım..Tecrübe dedikleri şeyi..Acıta acıta, kanata kanata öğreniyorsun..ama sonunda hayat sen istemezsen yaralayamıyor artık seni.."Büyük laf" diye yazdım Gökçe'me az önce..


Tesadüfen mi bilemem ama karşılaşıyorsun istersen içinde kendinle..Minicik kız çocuğu duruyor ve sen anlatamıyorsun gördüklerini o'na..


Ben ne kadarını nasıl anlatabileceğim meleğe?


Bana anlatanlar oldu çok şükür..Hala bıkmadılar anlatıyorlar fısır fısır..Ürkütmeden
korkutmadan ama..Benim de öyle yapmam lazım..Ürkütmemek lazım kuşu zira,ince iş :)

********

Ya şimdi aradı Şirinella beni.Emziğini arıyorlarmış bulamamışlar "nereye sakladın emziğimi?" diye hesap soruyor bana zilli :)) Ben neler düşünüyorum o bana ne soruyor :)) Ay çok absürt oldu bu şimdi :))) Ben şinci ciddi de olamam :))))))

Neyse işte..Öğrenecek aramasını da bulmasını da diye bağlayayım ben bu iç dökme şeysini :)


Bi de dün yine Çin yemeği yedim üzerinize afiyet..Acaip bi şey önerdi Okan bana..Yemek olarak! :)

"General çikın.."
Bakınız bu..Çok acaipti çokkk..Hem tatlı hem acı..Değişik..




Bu da içinden ben çıkmış hali ve Luna ve nilo :)


Görüşürüz.

1 Mart 2010 Pazartesi

Epey önce yine bir taksim akşamı , bi arkadaş usuldan kanyak şişesi uzattı bana doğru ..Sokakta yürüyoruz hava da epey soğuk.."Bilmem ki acıdır be o" dedim.."Isıtır çek bi yudum" dedi...


Sonra güldük kendi kendimize "film repliği yaptık olum" dedim "yenisin sen galiba" dedi bana muhtehzi muhtehzi gülümsüyordu bıyık altından :) İyi madem ,ver bakalım dedim..


Ba-yıl-dım!


Söz vermiştim alcam kendime bi şişe diye..


Yaptım geçtiğimiz cuma akşamı..Bir şişe tekel kanyağı aldım..Yanına çikolata ve bi paket sigara..


Önce Scala'da film izledik..Kandahar..Filmle ilgili ayrıntıları vereceğim sonra..Ama kısaca kadın olmak, Afgan kadını olmak, özgürlük, umut'la ilgili çok acaip deneyimler sunuyor film..


Bakınız;


http://tr.wikipedia.org/wiki/Kandahar_(film)










Film bitti..Ahali nereye dağıldı bilemem ama ben güvenli kollarda kanyağa doğru hızlı bir dalış sergiledim:)

Barın dışında elimde şişe otururken olduğumuz mekandan Metin Üstündağ ve eşi çıktı..Beni ve kanyağı görünce oo dedi asıl muhabbet burdaymış..:))

güzeldi..


;;