8 Mayıs 2014 Perşembe














Biz ailecek severiz Fırat Tanış'ı..Filmleri olsun , besteleri olsun , sarfettiği sözleri olsun..severiz.
Filmi "Karınca Kapanı" vizyona girmiş bugün itibariyle.. 

Konusu izlemediğim için alıntıdır;



Münevver Sarıselimoğlu, inşaat sektörü olmak üzere pek çok alanda faaliyet gösteren bir holdingin sahibi olan Güven Sarıselimoğlu'nun eşidir. Sürekli kocasının gözetimi altında yaşayan ve bir hayli mutsuz bir hayata sahip olan kadın, kocasından intikam almak ve ondan kurtulabilmek için bir mafya babasına gider. Mafya babası Galip ise kimsenin hayal bile edemeyeceği bir planla yola çıkar, sonucunda ise tüm ülkenin kaderini etkileyecek bir hesaplaşma yaşanacaktır.
Sevilen ve başarılı oyuncu Fırat Tanış'ın ilk kez yönetmen koltuğuna geçtiği suç ve gerilim türündeki filmin oyuncu kadrosunda Eşref Kolçak, Emre Kınay, Bahtiyar Engin ve Mesut Yar gibi isimler bulunuyor.

film öncesi ara sıcak niyetine;







2 Mayıs 2014 Cuma









29 Nisan 2014 Salı





1 Öğrenci 4 Yıl | Alkışlarla Yaşıyorum


Yönetmen / Director: Said Doğrul
Görüntü Yönetmeni / Director of Photography: Musa Kama
Montaj / Edited by: Ahmet Gündoğan
Yapımcı / Produced by: Özgür Sürmeli
Sanat Yönetmeni / Art Director: Cihad Şaylan
Teknik Danışman / Advisor: Oğuz Uysal

*

Oyuncular / Starring:

Said Doğrul / Musa Kama / Buket Abanoz / Cihad Şaylan / Enes Bayraktar / Serdar Okumuş / Efecan Yıldırır / Utku Uçar / Mihrican Can / Ömer Faruk Özütemiz / Fatmanur Aktaş / Ecren Ermiş / Mustafa Taşkın / Ahmet Kaynar / Hazna Çakar / Hamza Aydın / Erge Yağdereli / Zehra Gürel / Tuğçe Funda Korkmaz / Emin Gülaçtı / Mücahit Acar / Hüseyin Yalçınkaya / Burak Başel / Osman 'Titiz'

21 Nisan 2014 Pazartesi


Geçenlerde "başka sinema" kapsamında bir filme gittik.. "JOE"

Bu arada Başka sinema "Bize her gün festival" alt başlığı ile bağımsız filmlerin tüm yıl boyunca izlenebileceği festival beklemeye gerek kalmadan bu arzumuzun giderilebileceği bir mecra sunuyor bizlere..


Merank edenler için link ;  burdan yak  





Neyse efenim biz bu filmlerden "joe" yu izledik işte.. David Gordon Green'in yönettiği filmin en başrolünde Nicolas Cage var.. Biz ailecek seviyoruz Nicolas'ı.. En sevdiğim filmleri arasında birbirine tarz olarak çok farklı iki film söyleyeyim size siz de Nicolas'ın ne kadar çok yönlü bir aktör olduğu hakkında fikir şeyedin. He filmleri izlemiş olmanız lazım fikir için o ayrı..uzun cümle kurdum ne decektim unuttum .. he iki ayrı uç film ;
"8 mm" ve "Üçkağıtçılar" olarak dilimize çevrilen "Matchstick Men"

8 mm gayet gergin ve rahatsız edici bir film iken Matchstick Men gayet eğlenceli biraz iç burkan ve züpriz sonlu değişik bi film..yönetmeni ; Ridley Scott :) 

Peki Joe ?  Joe abartılı oyunculuklardan, abartılı sahnelerden arındırılmış bir film bence..Nicolas Cage inanılmaz sakin ve düz oynamış "arızalı tipi" Fakar arızalı olarak tanımladığım karakter yanlış anlaşılmasın; aslında arızası her türlü otoriteye karşı olmasından..Gelgitleri var Joe'nun..Anlayamıyor bu kodumun dünyasını..çok sallamıyor gibi yapmaya çalışıyor ama olmuyor tabi iyi bir insan zira. "Düşmüş", yok olmaya ramak kalmış bir aile ile karşılaştığında umurunda değilmiş gibi yapmak istiyor ama yapamıyor ve dahil olmanın ağababasını yapıyor bu sefer..Hani ya tam içindesin ya da tam dışında..Olur ya öyle insanlar elinden geleni değil elinden gelmeyeni de oldurmaya çalışır..İyi de yapar bence..Çünkü ailenin içinde ki en ve tek sağlam karakter olan  Gary eğer Joe ona "abilik" yapmazsa yok olup gidecektir ve Gary gibi temiz ve dürüst genç insanlara ihtiyacımız vardır bu boktan dünyada..aile dedik de onunda aile zannetmeyiniz; baba alkolik ve yarım şişe şarap için adam öldürür..Anne zaten sürekli uçuyor..Küçük kız kardeşe zamanında ne yapıldıysa kız konuşmaktan vazgeçmiş..susmuş..(Bu "susan" karakterler de ayrıca ilgimi çeker..Bu karakterlerden biri de Issabel Allende'nin ruhlar evi karakterilerinden biri; psişik clara'dır..neyse bu başka konu..)

Böyle anlatınca sanki Joe böyle çok acaip bi adam handiyse bir kahraman gibi gelmesin aman size..Joe kahraman değil aksine vazgeçmiş sürekli içen ve dedik ya arızanın allahı aslında..Yanında çalıştırdığı işçilere insan gibi davranıyor hepsi bu..Ama işte Gary başka..Gary'i ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da yapılanlar, yapılacak olanlar isyan ettiriyor adamı..

Sonrası iyilikle kötülüğün çatışması, kaybedilen aynı zamanda kazanılanlar, bedeller v.s

bu da altyazılı fragmanı..Bence bir filmi izlemek kadar zevkli başka bir şey de fragman izlemektir :)






Filmi biz çok beğendik.. İyi seyirler diyelim bir klasiği de yerine getirmiş olalım.. Bu şarkı da cabası olsun bakalım.. öpenzi. .


Muhteşem bir cover; the civil wars - Billie jean









18 Nisan 2014 Cuma


Dün bir film izledim..Ya negzel bir film o öyle..

Filmin yönetmeni, Tony Gatlif. 
Başrollerde Romain Duris var Stephane rolünde, nasıl güzel gülen bir adam o öyle.. ve işveli muhteşem bakışlı demir leblebi  Sabina rolüyle her anlamda "döktüren" Rona Hartner var..


Stephane elinde bir kasetle Fransa'dan Romanya'ya doğru yola çıkar. Kasetin üzerinde Nora Lurca yazar ve kasetten yayılan şarkı insanın içini lime lime eder. Stephane kalacak bir yer ararken oğlu o gün hapse girmiş olan İsidore ile karşılaşır.İsidore onu da alır ve kendi gibi çingenelerin yaşadığı obasına götürür..Stephane'nin sempatikliği ve temiz insanlığı yabancıları çok da içlerine almayan çingene obasına kabul edilmesini sağlar.. Stephane'ye öğretilen küfürler , söyledikleri şarkılar, mutlu çingene dansları, mezar başında kendilerince yakılan "ağıtları" hangi birini anlatsam ki??

"Yola düşmek" filmi izleyip yapmak isteyeceğiniz ilk şey..pardon üçüncü şey.. İlki soğukta sigara içmek ikincisi göbek atmak..

Bu sahne var ya defalarca defalarca izlenir ciddi ciddi çalışırken gerdan kırılır omuzlar silkilir..






Bakınız bu sahne de İsidore'nin arkadaşına Nora Lurca'yı soracakları sırada arkadaşının öldüğü öğrenip  mezarında yaktığı ağıt;


   


Filmin sonunda.. :))) ya dur anlatmicam sadece dicektim ki Stephane sonunda artık "mutlu bir çingene'dir"


 

17 Nisan 2014 Perşembe









16 Nisan 2014 Çarşamba

melaba

yazmıyordum de mi nezmandır..
neler oldu neler :)

ben başliyim yine ozman anlatmaya hımm?

* mutlaka ama mutlaka Çıplak ve Yalnız'ı okuyun.. Okuduysanız bi daa okuyun.. Ben öyle yapcam misal..
Bu da ben buralarda yokken kitaba yaptığım yorum;

bu sabah son sayfalarını okudum Hamdi Koç'un romanı Çıplak ve Yalnız'ı...Romanı bitmesin diye yavaş yavaş okudum araya başka kitaplar ekledim ama son kaçınılmazdı ve bu sabah ayrıldık  Çok derin, çok etkileyici..Arkadaşlıkla, aşkla, evlilik ve vicdan ile.. karşımızdakini her kim ise baban,annen, kocan, karın kim ise nasıl da tek yönden (baktığımız yönden) gördüğümüzün aslında insanın her zerresinin nasıl da farklılıklar içerdiğini anlattı bana uzun uzun..Arkadaşlığın aşktan üstün tutulabileceğini anlattı..Hayatının aşkı olarak gördüğün ve gerçekten de öyle olan insana hayranlığın geçebileceğini ve o hissiyatın nasıl bişi olduğunu anlattı..Konuşacak çok şey var kitapla ilgili belki saatlerce. Kitaplığa koymaya kıyamadım Mesut'u, başucumda duruyor..Bir süre daha orada da kalacak gibi..



Sonra içtik;








sonra gezdik;












Sonra üzüldük ,ağladık isyan ettik..




Okuduk;



Kitap kulübü için okuduğum bir kitaptı ve fakat, üzgünüm Alice Munro nobel almış bir yazar olmasına rağmen bu kitap bana hiç zevk vermedi..Halbuki pek heveslenmiştim..İsminden mütevellit.


Valla Ayfer Tunç pek sevdiğimiz türk kadın yazarlardan..Bu kitap öyle sahici ve dokunaklı ki okurken içim boğum boğum oldu.sinirlerim bozuldu,çok sahiciydi velhasıl..Sevdim çok sevdim..

Bir diğer Ayfer Tunç kitabı da kesinlikle tavsiye edeceğim kitaplar arasında; Bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi..Ve eet tek seferde teklemeden kitabın ismini söyleyebilene eferin diyorlar! Mutlaka okunmalı..



Aytmatov'u okurken Yaşar Kemal gibi uzun tasvirler ve uzunnnn monologlarla karşılaşıyoruz fekat ben iç ses seven biri olarak kitaba daha da bağlanmamı sağlıyor bu hal..Beyaz Gemi pek acıklı bir hikaye anlatıyor..Kısa süren bir roman ama etkisi epey sürüyor..İçi kaldırmayan, ben ağlarım diyen yanaşmasın..Yine kitap kulübü için okuduklarımdan.

Bunlar da Şirinella için aldıklarımız;


Nazım Hikmet'in Sevdalı Bulut'unu okurken destansılığı şirini cezbediyor..Saftirik bence çok doğru bir seçim değildi ama çok müdahale etmek istemedim..Aslında kitabı doğru düzgün okuyamadık da..Haksızlık etmiyim sonra anlatırım onu..Bir şeftali bin şeftali zaten olağanüstü bir çocuk romanı..Samet Behrengi'nin..Fakat bu çevirisini tutmadım ben..Var ise başka yayınevinin basımını alınız..

Daha kitap yazarım sonra, şimdi çıkış saatim yaklaşıyor...

8 Mart'tı kutladık bu fotoyu Türkiye'den bir kare olmasa da çok sevdim çokkkk,



böyleyken böyle işte..Yaptık bişiler..Sonra yine yazarım..

eyvallah...




;;