30 Nisan 2010 Cuma



kuzum;

ayrılığın kısası uzunu olmaz imiş..

Sen gidiyorsun ya bana uzun olacak biliyorum...

Birbirinize iyi bakın oralarda..Kıymet bilirsiniz siz ya, daha da kıymetlenin birbirinize...

Aklım sende kalmayacak ama yürekten bi parça sana emanet...Gelene kadar eksik işte..!

Güzel dostum benim ; çok istediğin bi şeyi yapıyorsun helali hoş olsun sana...Hadi bakalım..Hayırlısıyla...

eyvallah..

29 Nisan 2010 Perşembe


Yine tercih edilmiş yalnızlıklar akşamlarından biri..

Onsuz eksik olacağını düşündüğüm koca şarap kadehimde şarabım eşlik ediyor bana...

Birlikteliğimizin en güzel zamanında aramız artık tatsızlaşmasın diye severek ayrılacağımız sigaram yanıyor..

Biliyorum özleyecek o beni...Nefesimi..Ama karar karardır..Aldığım kararları uygulayabilme lüksünü bi nikotin bağımlılığına satmam..

Çalan müzikte genizden acısını haykıran adam aklımı başımdan alıyor..

Gözlerimi kapatıp latin kokusunun genzimi yaktığı , loş ve nemli bir barda hayal ediyorum kendimi..Esmer tenli , yüreği yanık latin erkeği aşkını haykırıyor..

Hava çok çok sıcak..Bembeyaz tiril elbise çekiyor tenimdeki nemi..Saçlarım tepeden tutturulmuş handiyse hapsedilmiş..

İçim alabildiğine özgür..Bedenim ve ruhum birbirleriyle yarış halinde..Sevecen ve fakat teslim olmuş gözlerimle onları izliyorum..Ne derlerse yapacağım.İtirazım yok! Ne söze ne yemine prim vermeyeceğim and içtim..

Buz gibi biramdan koca bir yudum , ilk kez alkolün etkisi olmadığını biliyorum ruhumun cüretine sebep olan şeyin..

Bar ne çok kalabalık ne de sakin..

Kimsenin birbiriyle bi işi yok..

Issızlıkların kesiştirdiği ruhlar barında esmer tenli erkek içini dökercesine, boşalırcasına haykırıyor..Ağlasak mı , mutlu mu olsak bilemeyeceğimiz bir yerdeyiz..

Adamın acısını tüm kalbimle hissediyorum..

Kaç kişinin acısını taşıyoruz kendimizde?
Kaç kişinin daha acısını taşıyacağız??


Sessiz sakin bir mutluluksa aradığımız, bu kadar çabanın bu kadar zahmetin ne gereği var?

Şarkısını bitiriyor esmer tenli erkek şarkıcı , sessizce iniyor sahneden...

Nerdeyse yığılacak kadar yorgun..

Yanıma gelince adımları iyice yavaşlıyor , anlıyorum ben onu.

Beyaz eteklerimi toplayıp, kan çanağı gözlerimle kolunun altına giriveriyorum...

Yavaş adımlarla , hiçbişey düşünmeden çıkıyoruz loş , nemli bardan..
bitiyor hayat!


2010 Nisan

İstanbul

28 Nisan 2010 Çarşamba


selam millet!
Sabah şirinella yatakta dönüp duruyor,canlandırın gözünüzde ağızda emzik yatağın içi sıccacık ve o missss gibi hala bebek kokan ayakları çıplak ve artık rengi ruhu kaçmış giyilecek hali kalmamış kuzulu pijaması dizlerine kadar sıyrılmış şöyle bişey çıktı ağzından "off anne bi kalkabilsem" :=))))
Kızım büyüyorrrrr:)




Bi de sabah anneler günü mü bugün diye sordu yuvada sanırım hazırlıklar başlamış...Mayıs'ın 2.pazarına kadar her sabah bu soru gelecek belli! Hazırım ben ama...Demirden korksak trene binmezdik di mi ama ??
Anneannesi güneş gözlüğü almış zilliye akşam onunla gezip durdu evde..Akşam!! :)) Bi de "ne kadar karanlık bu ev" diye bana söylendi iki saat...Açıklamadım ben de kıllığına ama anladı...
Dün Nazo'nun doğduğu gündü...Güzel gözlüm koskocaman bir kadın tamm 24 yaşındaaaa :))
Çocuk ; iyi ki doğdun..Seni seviyorum...
Resimdeki çiçekler bu ofis ortamını bile güzelleştirdi..Edo çiçek kokmuyo len bunnar parfüm bu diyor ama olsun güzel işte..
Osman kibar çocuksun olumm :)) Benden duymuş ol , Nazan tapıyor sana!!


Hayat öyle böyle geçiyor işte...Bazı anlar karanlık bazı anlar alabildiğine aydınlık...Arada gözlerimin ışıktan kamaştığı da oluyor , karanlıkta parladığı da..Her iki durumda da net görememek huzursuzlanmama neden oluyor...
Hareketli dönemler yaşıyorum...Ama bu kadar aksiyona rağmen bazen kendimi dışarda durup olayları sadece seyreden kişi olmaktan kurtaramıyorum..Bu kötü mü? Bir yorumum yok sanırım..




Ama Türkiye'de kadın olmanın dışında ,Türkiye'de mini etek giyen kadın,Türkiye'de saçlarını sarıya boyatan kadın,Türkiye'de sokakta sigara içen kadın,Türkiye'de üniversitede okuyan ve yalnız yaşayan kadın zorluklarını deneyimlemiştim..Kadınlığın "farklı" bir halinin zorluklarını ilk kez deneyimliyorum..Sanırım tek çıkar yolu "salak ve çılgın" olmaktansa , "akıllı ve çılgın" olmak..Söylediğim şeyi anlayabiliyor musunuz??





Bu arada saçlarımı yine kestirdim durduramıyorum kendimi artık ben?? Ensem açıkta..Bakın eşek şakası hiç sevmem diyim ben size...Ona göre!!

Geçen Pazar pikniğe gittik Şirinella ve diğerleri :) Oksijenden başımız döndü...Çok eğlendik...











Bi de zencefilli kurabiye denediniz mi hiç?? Tadından yenmiyor diyim ben :))
Herkese eyvallah..

21 Nisan 2010 Çarşamba

Moda..Hüzünlü bir moda..




**Deniz'im, çocukluğumun en tatlı,en heyecanlı en panik dönemlerinin yoldaşı....

Zor günler geçirdik son bi kaç haftadır..Ama biliyor musun hiç tökezleyeceğini düşünmedim, "bir insana tüm kalbinle nasıl güvenilir" kanıtımsın sen benim...

Şimdi bundan sonra hayatınla ilgili , hayatımızla ilgili farklı bir bakış açısına gereksinimimiz var biliyorsun di mi sevgili? Konuşacağız bunları..Sen bi kalk hele...


Seni kardeşim gibi , yüreğim gibi , yarım gibi seviyorum...




***Benim kızım normal poz veremiyor artık...Kafasından neler geçiyor kim bilir?Neler oluyor o sırada? Evet evet biliyorum anasına bak kızını al:))




**Bu arada Şirinella ilk kuaför deneyimini yaşadı...Yaşadığı her şeyi bu resimdeki gibi keyifle tadını çıkara çıkara yaşasın İnşallah..Yüzündeki keyfi gördünüz di mi?


**Pamuk şekerim lollipop'um...


**Bir fincan kahvenin kırk yılsa hatrı , koca galonla içilen kahve ne olcak?

**Bu resmimi sevdim..Kocaman yaptırıp yatağım başına asayım diyorum..


Çiçek gibiyim :) aman nazar deymesin..



19 Nisan 2010 Pazartesi

...

zor bir gün bizim için...

dualarınızı esirgemeyin lütfen...

13 Nisan 2010 Salı

"Başlamak mühimdir"diye başlıyordu vakti zamanında yazdığım bir yazılardan biri..
Son dönemlerde başlayabildiğim çok fazla şey oldu pek de memnunum bu durumdan.

Uzun süre durunca tabi!

Şimdi başlangıçlara çok taze bişey daha ekledim.Baharla birlikte geldi taze başlangıcım..

Kafamdan geçirdiğim bişey sözlerime de yansıdı geçen gün..."Aslında bir tarafıyla da zorluklar barındırıyor içinde"

Hayatını istediğin gibi yaşamanın yanında hayatına yeni bir yön vermen gerekliliği, kariyerinde yeni bir atak yapma cesaretinin yanında sevdiğin iş arkadaşlarından ayrılmanın zorluğu,anneliğin sonsuz hazzının yanında sorumluluğun ağırlığı,yeni bir ilişkiye başlamanın heyecan dolu anlarının yanında ilişkiyi tanıma zorluğu..

Bu saydıklarım eğer hazırsan elbette karşı konulamaz bir coşku yaratıyor hayatında..Hazırsan elbette ama bir tutam korkuyu ve/veya çekinceyi beraberinde getirmediğini kimse söyleyemez sanırım..

a-a evde Miller varmış ne hoş...Soğuk değil ama olsun bütün istediklerin aynı anda olmuyor di mi?

Coşkuyla başlayamadığın başlangıçlardan bahsediyorduk.

Zor konuymuş!

Hayatında seni ve söylediklerini bağlayan şeyler olduğu sürece cesur olmak,cesurca cümleler kurmak hadi bol keseden atmak diyelim eskisi gibi kolay olmuyor.
İşte tam burda şunu düşünüyorsun ; cesur ataklar mı yapmalı, yoksa varolanı- seni saran pamuğu sonsuza kadar korumalı mı? Seni sonsuza kadar içinde tutacağını bile bile!

Zor seçim!

Başlangıçlar dedik , cesur hamleler dedik.Ve aynı cümleler içinde zorlanmaları koyduk..

Derin kazılar yapıyorum son bir senedir..Kazdıkça yeni karmaşalarla karşılaşıyorum.Çok şükür karşılaştıklarım arasında daha da derine inmiyor olmama neden olacak bir vukuatla karşılaşmadım.
-henüz-

Ama o derinliğe sahip olabilmek daha derine inmemi sağlayacak şeyler tam da bu benim korktuğum başlangıçlar.Bahar başlangıcında salgılanan hormonlarım , kendini koruma içgüdülerimle savaşıyor.

Ben durup izliyorum.Kendimi bu kadar dışarda tuttuğum hiç olmamıştı.Hep tuttuğum bir taraf olurdu benim.Bazen içgüdülerim oldu bu bazen de hormonlarım..(Canım hormonlarım)

Şimdi ilk kez "tarafsız bölgedeyim" Ama burası ilk kez karşılaştığım bi yer...Yabancısıyım buraların..

Gözlerimi karanlığa alıştırır gibi kıstım bekliyorum...

13 Nisan 2010
Moda


içimden geldi eskilerde bi hatırlatma yaptım,yazının tamamı;



Sana ayna olan ve aynada sana yansıttığı görüntüyü senin çok daha güzelin kılan kişiyi bulmak yada aşk'ı ne dersen,neye yüklersen o'nu- zira bence çok büyük bir fark yok-sanıyorum herkesin harcı olmuyor..

Ya da buluyorsun ama görmüyorsun..Ziyan olup gidiyor elinde kolay bulunamayan şey...Kaybettiğinle kalıyorsun ve fakat birgün tokat gibi çarpıyor yüzüne kaybettiğin!

Allah kimsenin gözlerini kapatmasın ki aşk'ı görebilsin yada kaybettiği şeyle birgün karşı karşıya bırakmasın ki renkleri göremeden,kör olarak da olsa nefes alabilsin...
not:resim michael kenna..Bizatihi benim için çekiyor sanki..Depresif ve sorgulayıcı..

12 Nisan 2010 Pazartesi


Uçmak çok şahane bişi..Bir demir yığınıyla da olsa...Demirden korksak uçağa binmezdik demi ama? :)






Karnımı doyurduğum ender zamanlardan...Genelde "likit" beslendik :)



Demedim mi?




Ben o bankta oturdum biliyor musun?Evet ben olsam ben de beni kıskanırdım...



Çayır çimende yayıla yayıla....











Kavuşma anı :)))











O kadar özlemişim ki..Anlatamam hiç uğraşmayayım...
Ama bana o kadar iyi geldi ki bu seyahat bu arada...Şirinella eminim beni anlıyordur...
İçimi serin tuttuğun ve "sen" olduğun için teşekkürler Şirinem..
Seni seviyorum...
Annen...

6 Nisan 2010 Salı



Hayvan hakları evrensel beyannamesinde (madde 3) diyor ki;

1. Hayvanlara kötü muamele edilemez veya zalimane davranışlarda bulunulamaz.


2. Eğer bir hayvanın öldürülmesi gerekiyorsa, bu bir anda, acısız ve korku yaratmaksızın yapılmalıdır.
3. Ölü bir hayvana saygıyla davranılmalıdır.


Bu beyanname 15 Ekim 1978'de Paris UNESCO evinde ilan edilmiş..

Yıl 2010..Oturduğum yerden google'a "hayvanlara yapılan kötü muameleler" yazıyorum...Gördüğüm haberler karşısında ürkmemek elde değil..İçimden küfür kafir saydırıyorum...

Tadım kaçtı...

Bu insan denilen varlık benimle aynı soydan mı gerçekten?

Umutlandırıcı haberler almıştık oysa ki; barınak gönüllüleri derneği hayvanlar için bir ambulans almışlar ve sokaklarda yaralanan -tedavi görmesi gereken hayvanların bildirilmesi için kullanılacak bir telefon hattı bile edinmişlerdi ; ALO153...İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile yürütülen bir proje idi..

Bilin bakalım noldu? Proje maddi yetersizlikler sebebiyle durdu!

Şimdi sahne "iyi ve duyarlı" insanların...

İyiliğin büyüğü küçüğü olmaz...

IBAN: TR790006400000110820653507
Alıcı: Barınak Gönüllüleri Derneği

Is Bankası Caddebostan şubesi (1082) Hesap No: 653507


Elinizde malzeme ya da mama fazlanız varsa:)

Barinak Gonulluleri ve Hayvanlara Yasam Hakki Dernegi
Bahariye Caddesi, Dr.Ihsan Unluer Sokak No:14/2 34770 Kadikoy-Istanbul
Telefon irtibat:0216 449 90 52-53
Fax:0216 449 90 51
GSM: 0533 574 25 23
info@bgd.org.tr

Bağışlarınızdan sonra http://www.kalbimizsokaktaatiyor.org/ adresinden pırıl pırıl isminizi görebilirsiniz...

Hadi nolur , biliyorum ben az değiliz aslında...

Sevgiler herkese...

5 Nisan 2010 Pazartesi




Güzel iki gündü...Şirinella ile Eminönü ayrı bir zevk...Vapurda bir klasik ;martılara simit atarak başladı günümüz.Güneşi fırsat bilip dışarda oturduk , daha doğrusu yarı belimize kadar sarktık...Hem martılar için hemde denizin üstünde oluşan köpükler için..Bayıldı Şirine köpüklere.Balıkçı teknelerini çok sevdi büyük demir yığını yük gemilerinden hoşlanmadı.."Kovacan büyük" dedi onlara...Yanımızdan geçen gürültücü balıkçı teknesine seslendi seslendi duyuramadı küçük sesini....Duymuyor diye üzüldü bi de..:)

Vapurdan sonra altgeçitteki plastik oyuncak satıcılarına takıldı bi süre..en çok plastik gürültücü nemo'yu sevdi.Dönüşte alma sözü verince sakinledi...

Luna'nın öneresi "Namlı şarküterinin" üst katında kahvaltı yaptık ballı-kaymaklı...Tazecik çay , malatya köy peyniri eşliğinde...Yan masada oturan Kuzey ve annesi ile tanıştık..Kuzey bize "robot rabbit" taklidi yaptı..Kuzey'in annesi bizi etkilemeye çalıştığını fısıldadı kulağıma...Ah dedik daha "kıl" olsan , daha sevimli olmaya çalışmasan Şirin peşinden ayrılmayacak...Hem güldük hem canımız sıkıldı , içerledik...büyük bir yudum aldık çaylarımızdan!

Sonra meşşhurrr fotograf makinemi aldık...Sessizce çıktık dükkandan...Tek kelime etmeden :)

Vee işte Şirinella'nın bisikleti....






Dize bakın ilk vukuatı..Anne bak çorabım kaçtı dedi..Pek üzüldü..Aman dedim sevgilim boşversene bi çorabın lafı mı olur...Çok hoşlandı bu tavırdan...Aman dedi...Hemen bisiklet sevincine döndü...Yalnız arkadaş biraz takıntılı olcak gibi yolda sürekli eli çorap deliğindeydi..

Güle oynaya döndük...Sonra babayla arkadaş ziyareti yaptılar..Ben doğruu berin ve Gökçe ile kahve keyfine....Hava bi güzel bi güzel...Şeker gibi oturduk moda güneşinin altında üç kadın..

Akşam; şirin'e eve kavuşma zamanı...

O kadar yorgundu ki kuzu banyodan sonra kabarık saçları ve mis sabun kokusuyla yatağa girer girmez düştü :)

Benim için film saati..."Karşı Pencere" İzlememiştim ama hep aklımdaydı...

Ferzan Özpetek çok çok beğendiğim , izlediğim her filminde ayrı haz duyduğum ve gözyaşı döktüğüm (benim için hiç zor olmasa da) önemsediğim bir yönetmen...Her açıdan...

Karşı Pencere'den etkilenmemem mümkün değildi..Zira filmin kadın karakteri her günü aynı ,hayatından zevk almaz halde her günü aynı yaşayan , kocasını bir çok konuda yetersiz ve eksik gören mutsuz bir kadın ; Giovanna...

Bu mutsuzluktan hep olduğu gibi Giovanni'nin kocası ve iki çocuğu da sebepleniyor elbette...Giovanni'nin tek heyecanı karşı penceredeki Lorenzo...Lorenzo'nun hayatında olmak ve aslında o hayatı yaşamak istiyor...

Filmde hayatımızdaki sıradanlıkları , aslında hayattan aldığımız zevkleri erteleyerek hep daha fazla mutsuz hissettiğimizi görüyoruz...Ben gördüm yani...Fakat Giovanni tam hayalini kurduğu yerde olduğunda yani karşı pencereden evine baktığında- biraz da annelik içgüdüsüyle- hangi tarafta duracağına karar verdi..Bunun fiziksel yakınlaşma sahnesinden hemen saniyeler sonra olması da bence çok bilinçli bir karardı..

Hayat tercihlerden ibaret..Ve ünlü fransız felsefeci Blaise Pascal'ın dediği gibi "Her seçiş bir vazgeçiştir"

Giovanni'nin vazgeçtiği şeyler oldu elbet ama filmdeki ikinci hikayenin kahramanı Davide ona hayatın zevk almak için sana çok fazla şey sunacağını bir ders niteliğinde sundu..Davide karakterini canlandıran ve filmden kısa bir süre sonra hayatını kaybeden Massimo Girotti'nin oyunculuğunu burda anmadan geçmek olmaz...

Filmin müzikleri ile çok daha eskiden tanışmıştım..Dinlemeyi de ayrıca çok çok severim ve en sevdiğim şarkı;

Klip filmin oyuncuları ile çekilmiş seyri ayrı keyif...

http://www.dailymotion.com/video/x14vbb_giorgia-gocce-di-memoria_music

Son olarak filmdeki en etkileyici replik Davide'den geliyor;

“Ben artık bir şey yapamam, ama siz yapmalısınız, geliyorlar, farketmelisiniz, daha iyi bir dünyada yaşamak için çabalamalısınız.”

Filmin aldığı ödüller;

David Di Donatello Ödülleri
En İyi Yönetmen Ödülü

En İyi Kadın ve Erkek Oyuncu Ödülü
En İyi Müzik Ödülü
En İyi Flaiano Ödülü
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü

Nastro d'Argento Ödülleri
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü

En İyi Konu ve Şarkı Ödülü

Altın Küre Ödülleri
En İyi Kadın ve Erkek Oyuncu Ödülü

En İyi Senaryo ve Müzik Ödülü

Altın Ciak Ödülleri
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü
En İyi Film Müziği Ödülü

İzlemediyseniz izleyin derim ben..İzlediyseniz bi daha izleyin:)



Pazar sabahı Şehir tiyatroları'nın farkını farkettik...Daha önce izlediğimiz Özel tiyatro deneyimimizden sonra bu haftaki oyun inanılmaz profesyonel ve zevkliydi..Büyük bir salon ve iyi oyuncular...İzlediğimiz oyun "Sokak Kedileri" idi..Çok eğlendik...Üstelik sadece 6 lira verdik..Bir yetişkin bir çocuk...(Şirin bileti isterken öyle dedi:))

Lütfen çocuklarınızı büyük kapalı alışveriş merkezlerinde değil tiyatrolara götürün...



Yoruldum hadi azcık iş yapayım ben...

Görüşürüz..

2 Nisan 2010 Cuma




4 kız...

Bir şehir....

Sıcak....

Eğlence....

Deli gibi eğlence...

Gülmekten kasığa giren ağrı...

Uçak korkusu..

İyot kokusu...

Sırt çantası ve içindeki 4,75 puntoluk papuç...

Fotograf cenneti...



*****Nereye gideceğimizi bilene züpriz var..Hadi bakalım??Eğer oralarda birileri varsa dong! yarışma başladı....Kimse yoksa kendimi salak gibi hissederek bineceğim uçağa :)


Salak ve mutlu :))

;;