26 Şubat 2010 Cuma


Hikayeyi tamamlamicam..Canım istemiyor.Keyfim yok şimdi.


Bugünün şarkısıı...




akşam dans etcem deli gibi karar verdim..Görüşürüz....


ayıp not: Hımm bu arada.




Nasılsınız millet?
Ben keyifliyim..
Ama başım ağrıyor bi kaç gündür..
Her gün hap atıyorum Nazan'cım iki gözüm sağolsun..Bi de öksürüyorum sıkça..Sigarayı mı arttırdım acaba??
Öksürmeye başlayınca kızlar koşa koşa su yetiştiriyorlar bana..Azcık rahatlıyorum..Seviyorlar beni..Ben de onları..Bak içlendim yine..Kaçık kız grubu seviyorum olumm sizi ben..

Neyse işte..

Bu sabah ilk gençlikte dinleyip dinleyip bıyıkları yeni terlemeye başlayan oğlan çocuklarına aşık olduğumuz -olduğumuzu düşündüğümüz- zamanlardaki şarkılar var kulağımda..Ne çok acı çekerdik o zamanlar..Biz küçüktük acılar mı büyük geliyordu şimdi büyüdüğümüz için acılar mı küçüldü yoksa hayat daha geniş şimdi o genişlikte acılar mı az yer kaplıyor?

Büyüdük mü dersiniz?Büyüyünce hayat ve acı daha mı katlanılır oluyor?

Yoksa hayata karşı sağlam durmak mı benim yaşadığım?

Kendime çok mu misyon yüklüyorum? Öyleyse bile iyi idare ediyorum :)

Aslında ben başka bişi yazacaktım döküldüm dimi? :)

******

Çarşamba Scripta vardı..Scala'daki yazı grubu

Bu arada scripta nerden geliyor bilen vardır ama bilmeyenler için;

"Verba volant scripta manent" yani "söz uçar yazı kalır"..Hoş dimi?

O gün bi çalışma yaptık..

10 kişilik bi grup düşünün bir kişinin cümlesi ile başlıyor çalışma..Sonraki cümleyi başka birisi söylüyor..Sıra falan yok..Ama tabi anlamı bozmayacak cümleler sıralanıyor..Bu şekilde bir pragraf yaratıldıktan sonra herkes kendine göre tamamlıyor hikayeyi..

Çok enteresan hikayeler çıktı..Ne kadar kişiysen o kadar değişik sonla karşılaşıyorsun..

Hikayenin başlangıcını ve benim hikayemin sonunu yazacağım ben şimdi;

Ağır adımlarla gecenin sisinde ilerledi.Bir adım ötesini bile göremiyordu.Ne yapacağını bilmez bir şekilde bir süre bekledi. O esnada sisi yırtan canhıraş bir çığlık işitildi.Sokak lambasının altından bir silüetin koşarak geçtiğini gördü.Bu o muydu acaba?Gerçek miydi , her zaman ki halisünasyonlardan biri mi?Başının ağrımaya başladığını , nabzının düştüğünü ve gözlerinin karardığını hissetti..

-bundan sonrası benim-

Gözlerini açtığında loş bir odada , nemli bir şilte üzerindeydi.İçerki odadan ufak tıkırtılar geliyor,birisi sanki bişeyler arıyordu..Yattığı yerden doğrulmaya çalıştı..O sırada kolu şiltenin yanında duran lambaya çarpınca loş sessizlik parçalandı.

Odadan koşarak geldi adam.
-Nasıl oldun? diye sordu.
Selma,
-Daha iyiyim dedi belli belirsiz.

Daha iyi miyim gerçekten?

Kemal'i tanımıştı daha nasıl oldun der demez.
Bunca yıl sonra diye geçirdi aklından.Başı korkunç derecede ağrıyor sabit tutmakta zorlanıyordu kendini..
Sonra birden farketti ki onca sene gördüğünü düşündüğü şeyleri görmüştü gerçekten..Halisünasyon değildi demek!

Yaşadıkları tutkulu aşkı düşündü.İçi acıdı..Nasılda yıkılmış , nasıl dağılıp paramparça olduğunu ve çok uzun yıllar evet yıllar kendine gelmek için ne büyük çabalar sarfetmişti..Aldığı antidepresanların haddi hududu yoktu..Bu sebepten halisünasyonlar gördüğünü düşünmüştü yıllarca.Ama işte gerçek tam karşısında duruyor sevecen ama ezilmiş gözlerle ona bakıyordu..

Selma ne hissetmesi gerektiğini düşündü bir an..Öfke , kin? Özlem ? Korku?
Çözemedi..Kendini çözemedi..Uzun yıllardır olduğu gibi..Bu duygusu çokça tanıdıkdı zaten..

Yıllar önce Kemal' e çok yalvarmış bırakma beni nolur yapamam sensiz demişti..Kendini küçülttüğünü hiç düşümemişti..Aşkla tutkuyla seviyordu Kemal'i..Yalvarmıştı..Ama Kemal dönmemişti..Selma dönmediğini düşünmüştü yada....

Odadan gelen ses irkilmesine neden oldu adamın..Uyanmış mıydı Selma? Hemen bıraktı elindekileri..Evet işte uyanmış , kolu ile çarptığı lambaya boş gözlerle bakıyordu..

Nasıl oldun dedi..Çıkan ses sanki ona ait değildi.Daha iyiyim dedi kadın..Daha iyi miydi gerçekten?

Kemal utanıyordu..Koşup Selma'yı kollarına alıp "seni çok özledim,seni hiç unutmadım" demek istiyor ama Selma'nın gözlerinde bir türlü çözemediği gel-git ler engel oluyordu buna.

Yıllar önce Selma'yı terketmiş ve bunun o zaman için doğru bir karar olduğunu düşünmüştü..Anlatsa kadına anlamayacağını ve ona düşman olacağından emindi..Sonuçta yine de düşman etmişti kadına kendini..Selma çok yıkılmış kabullenememişti ayrılığı..Nasıl da ağlamıştı günlerce gecelerce..Ama kemal içi de erise kararından geri dönemiş bırakmıştı Selma'yı..Şimdi dönüp baktığında belki bir çıkar yol bulabilirdim diye düşünüyordu..Ama artık herşey için çok geçti..Selma onu asla affetmeyecek bir daha asla ona eskiden baktığı gibi bakmayacaktı..

Selma kendine gelmeye başlayınca odayı ve neden bu odada olduğunu sordu kendine..Sonra Kemal'e..
-Ne işim var benim burda? Senin ne işin var burda? Neden burdayız??

Kemal bu soruya nasıl cevap vereceğini düşünmemişti hiç..Selma'yı son 4 aydır takip ettiğini beni affet demek için geri döndüğünü onu hiç unutmadığını nasıl anlatabilirdi ki?

Bu dökündü odayı kiralamıştı hapisten çıktıktan sonra..Selma'yı içerde olduğu her gün her saat aklında çıkarmamış,çıkaramamıştı..
Yıllar önce bir anda sebepsiz terkinin de sebebi buydu..Aranılıyordu Kemal..Üstü örtülmüş bir dava tanıklardan birinin bir süre sonra konuşmasıyla tekrar açılmış ve Kemal her yerde aranılır olmuştu..


****

Biraz işim var ama hikayeyi bugün tamamlayacağım...Valla!

24 Şubat 2010 Çarşamba

Dün akşam gezenti blog sahibi Moda'da idi..Keyifli bir eve davetliydik..

Evin sahibi zat-ı şahaneleri teyzem olur Berin Aral , çıtır yakışıklı Can Aral ve içerde o gece kaderinde Gökçem ile İngilizce çalışmak olan Billur Aral..Ha onlar hallerinden pek memnundu o ayrı..

Çok eğlendik..Bir fotoroman yaptık..Aslında önce biz Can'la dans etmeye başladık ve herşey böyle başladı sanırım.."Papatya gibisin beyaz ve ince" diye söylemeye başlayınca ben, yakışıklı kuzenim Can beni dansa davet etti..

Sonra fotograflar birbirini izledi..Teyzee! eyvallah :)

Can ile benim hikayemi de anlatayım da tam olsun madem..Can'ın ilk sevgilisi benim efenim..Bu velet daha 3 yaşındayken başladı bizim hikayemiz..Aslında elime doğdu diyebilirim ama neyse abi kendini bildi bileli beni beğenir..Bilirim..O çok demez sulandırmaz ama ben bilirim :)

Hatta Can'ın benim evleneceğim gün nikah dairesinde olay çıkarmışlığı vardır..Bildiğin ortalığı birbirine kattı...Acaba bana bişey mi demek istemiş o zamandan çocuk :))


neyse..


Can Aral..


Seni seviyorum yakışıklı çıtırım benim..


1-Kadın ve erkek helecan içindedirler.

Gözler telefonda,akıl hep ondadır.
Nazenin halet-i ruhiyeler ve kalplerde pır-pır kuşu!
Aşkın "başlangıç" hali.
En çok bu halini severim aşkın!



2-Kadın ve erkek ; artık sevgilidir onlar.
Minicik sahiplenişler,kadının aklı gelecekte , erkeğin aklı kadındadır.

Rahatlamıştır pır-pır kuşu.
Aşkın "uçarı" hali.
En çok bu halini severim aşkın!




3-Kadın ve erkek pır-pır'a uyum sağlamışlardır.
"Kendileri gibi olmaya"en nihayet başlamışlardır..
Kadının aklı hala gelecekte , erkeğin aklı akşam film sonrasındadır.

Aşkın "olgunluk"hali..





En çok bu halini severim aşkın..


4-Kadın ve erkek aynı evi paylaşıyorlardır artık.

Evli yada ev'siz farketmez.

Pır-pır kuşunu gören var mı?
Aşkın "tadından yenmez hali"hatta "yemede yanında yat hali"
Herkes kendi işiyle ilgilenirken diğerinin ne yaptığını yan gözlerle değil alenen izlemektedirler.
En çok bu halini severim...




5- Kadın ve erkek artık hareket çekebilecek kadar rahatlamışlardır.

"Kendisi olmanın" doruklarındadırlar..

Kadının aklı gelecekte erkeğin aklı kimbilr nerde?

Bir zamanlar , neydi o kuşun adı?

Aşkın "Gerçek"hali!

En çok...




Can sevgilim..

23 Şubat 2010 Salı



Soul Kitchen bir Fatih Akın filmi.

İzleyeli epey oluyor ama ben yeni yazıyorum :(

Film şahane baştan onu diyeyim..Bu kadar eğlenip koltukta mıkırdadığım film azdır..Ben genelde film izlerken susarım..Tıp! Ama bu filmde yerimde duramadım şaşırdım,kahkaha attım,üsüldüm sonra yine güldüm felan işte..

Hatta şunu düşünüyorum filmin orjinalini alıp sesini açıp hem dansedip hem filme takılmak zira filmin müzikleri beni deli etti:) Muhteşem! Edinilesi benden demesi...

Ve ne fena biliyor musunuz? Film Türkiye de 69 bin , Almanya'da 1 milyon civarında kişi tarafından izlenmiş..Umudumu yitirmeye başlayacağım yakında..:(

Ben bi de en çok neden sevdim biliyor musun bu filmi?
Film günümüzdeki çarçabukluğu,kardeşine bile güvenmeyeceksin kardeşimciliğe inat dost olmaktan,yemeğin gerçekten yemek gibi yenmesi ve tadına varılmasından ve vefadan bahsediyor..İşte ben sırf bu iyi niyetleri yüzünden bile severim soul kitchen'ı ve Fatih Akın'ı..
Ama benim tek sebebim bu değildi filme aşık olmam için..Sebeplerimden biri de;

Şimdi hazır mısınız?

Filmde benim takıldığım noktaya??





Bir adam bu kadar mı ......... .............. ..... .... ..... ............................. ............... ............. olur yafu??

Bittim.Bu kadarım ben:)) Derin duygular besliyorum biline..

Sirtaki en seksi oyunmuş onu farkettim.:)

Taam susuyorum artık yoksa...Sustuuummm...

Filmde oyunculuğunu konuşturan kişi uzak ara moritz dir..Evet evet benim derdim sadece sinemasal anlamda bir yorumda bulunmak...Yoksa adam seksiymiş hani şöyleymiş böyle de bakılırmış gibi bir derdim zinhar yok!! Olmadı dimi?? :))) Ben bile inanmadım oğlum kendime:))

Neyse işte..Gidin izleyin bence..Büyük eğlenceyi kaçırmayın..

Hım bu arada müzikleri dedim ya şahane diye;filmin iki cd lik bir soundtracki var efenim..

1. rated x – kool & the gang
2. hicky burr – quincy jones
3. i don't know – ruth brown
4. brown bag – boogaloo joe jones
5. we got more soul – dyke and the blazers
6. get the money – mongo santamaria
7. don't do it - syl johnson
8. get down – curtis mayfield
9. to sxoleio – the olympians
10. i want to be your man – zapp & roger
11. the creator has a master plan – louis armstrong
12. it’s your thing – the isley brothers
13. disko – jan delay

1. walking in dub – burning spear
2. soundhaudegen – sillywalks movement
3. fragosiriani – locomondo
4. manolis o hasiklis – shantel
5. mission of love – love ravers
6. sing song girl – er france
7. moon shayn – bad boy boogiez
8. arcilla – steven pfeffer
9. to blues tou paliokaravou – pavlos sidiropoulos
10. steve's la paloma – steve baker
11. sisters keepers dub – turtle bay country club
12. gang & gaebe - broke but busy
13. das letzte hemd hat leider keine taschen - hans albers


bi de filmin resmi sitesi müsikleri burdan da dinleyebilirsiniz..

http://www.soulkitchenfilm.com/

22 Şubat 2010 Pazartesi

Bu haftasonu planladığım ufak yolculuğumu işlerin yoğunluğu sebebiyle bir hafta ertelemek zorunda kaldım..Olsundu..Mutlu olmak için uzaklara gitmem gerekmiyordu. (Avutuyorum kendimi bozmayınız lütfen) Hem Mart daha güzel bi aydı seyahat için..(hala avutuyorum evet :)

Hastasonu yine sokaklarda geçti :)



Şirin cumartesi sabahı anneannesine kahvaltıya giderken..Halinden pek memnun görünmüyor dimi? Sabah mahmurluğu diyelim..






Sonra keyfi yerine geldi ama..Pikniğe gittik,ağaçlara tırmantık (bize deli bunlar diyenler oldu bozmadık hiç kendimizi ama biz:)


Şirin ağaca sarılıyor evet,sevdik ağacı benden öğrendi ağaca sarılmayı..:) Ehe ehe..



Oturduk piknik yaptık,kedileri besledik keyfimiz iyice yerine geldi..Çimlerde yuvarlanırken bu da..Pek romantiğiz dimi? :))





Cumartesi bol temiz hava bol kahkahalı geçti günümüz..


******
Pazar sabahı evden çıktığımızda yağmur başlamıştı ama biz vazgeçmedik sabah kahvaltısını ne olursa olsun açık havada deniz kıyısında yapacaktık..Kıçımız dondu mu dondu ama olsundu keyifliydik..Tarihi fırından aldığımız simitler sıcacık ve çıtır çıtırdı..



Akşam oldu Şirin uyudu erkenden,oksijeni niye verdim sanıyorsunuz :))
Sevdiklerim ve benim muhabbet saatimiz..


19 Şubat 2010 Cuma



Bugün öğlen itibariyle benim baharım geldi!

Kaçamak yaptım..İşten bi kaç saatliğine de olsa ,koşarak uzaklaştım...




Çengelköy'e gelmiş Berin'le Beyhan..Durur muyum ben? Atladım taksiye doğru Çengelköy'e, Çınaraltına:)




Güneş sıcacık ısıttı beni..Orta şekerli kahvemi denize bakarak içtim bugün..



Bahar geldi bana bugün..Sadece bu keyfi yaşadığım için, sadece o an orada güneş beni ısıttığı için mutlu oldum..Daha büyük bir sebep aramadan..


Takside camı açtım hemen bahar kokusunu çektim içime içime...Denizin kenarında büyük konaklara imrenerek baktım...İsmi "Saadet Yalısı" olan 27 numerolu beyaz konağı daha bi kıskandım ne yalan diyeyim?
Balık tutan amcayla sohbet ettim..Her öğlen gelirmiş amca balığa..77 yaşındaymış..Emekli olduktan sonra kahveye gideceğine balığa geliyormuş..Hem akşamları "Gülsüm teyzenle balık yiyoruz işte fena mı" dedi..Gülsüm teyze'ye hürmetlerimi ilettim yanından istemeden ayrılırken balıkçı dedenin.
Onlarda kaldı aklım..
Menemen yedim öğlen yemeğinde..ellerimle..ekmek bana bana:)
Bakın bahsi geçen menemen;



Öyle işte..Ben çabuk davranıp rol çaldım bu öğlen..İçim kıpır kıpır..Baharım geldi..

ekşimtrak!



ekşi sözlüğe sıklıkla girerim..

Bugünün açılış yazısına bayıldım :)))

paylaşamdan edemicim;


seks ile savaş arasındaki benzerlikler

ikisinde de kaba kuvvet degil, gelismis teknik kazanir.



utangaç not:öhöm :)

18 Şubat 2010 Perşembe

Önceki ruh halinden sıyrılmış sayılmam...Ama gerçek hayata da dönmek lazım değil mi?


Acaip bi site var.Çok eğlenceli hediyelikler satılıyor..
Veya kendiniz için dimi ama?
Bi de hani bana belki sürpriz yapmak istersiniz...kiki :)
Ya da iyi taam napiyim sefgilinize alın..Bu kıyağımı da unutmayın..

Bilenler vardır..Luna bilir misal..Bi ara göndermişti sanırım dimi kıslar??


BULDUMBULDUM


ben bi kaç tanesini çok sevimli buldum..


İşte beklenen an geldi! Bu barbekü kılıcıyla artık sosislere savaş açabilirsiniz. Bundan sonra tüm mangal partilerinin kahramanı siz olacaksınız! Hem de özel maskeniz ile gerçek kahramanlar gibi kimliğinizi de kimseye belli etmeyeceksiniz! Tüm sosisler artık sizden korkacak!





İnsanlığı suyun üzerinde yürüme hayaline biraz daha yakınlaştıran bu icat, sizin zıplama hareketinizle suyun ittirme gücünü kullanarak ilerlemenizi sağlıyor. Suda yüzmeyin. Suya dalmayın. Suyun üstünde pedal çevirerek gitmeyin. Suyun üstünde ZIPLAYIN. Sadece zıplayın. * Cihaz ile yapılan dünya hız rekoru 27 mildir.






Normal bir insanın hayatında 4200 saatini tuvalette oturarak geçirdiğini düşünürsek son derece faydalı bir buluş... Gerçek sudoku bağımlılıarı için mükemmel bir hediye!







Siz onu yakalayıp susturana kadar o durmayacak!Bu alarm saat malesef sus değince susan çal diyince çalan o bildiğiniz masum saatlerden değil. Bu deli canavar saat alarm saati geldiğinde sizin onu koyduğunuz masadan ya da komidinin üstünden kendini atarak deli gibi koşmaya başlıyor ve kendini sizden saklayacak bir yer arıyor. Siz de o güzel uykunuzdan kalkıp onu yakalayana kadar susmuyor!








Hepimiz güzel prensesin çirkin kurbağayı öpmesiyle kurbağanın prense dönüştüğü o güzel masalı biliriz. Size bu masalı gerçeğe dönüştürme şansınızın olduğunu söylesek? Evet doğru, fanusun içindeki bu sihirli kurbağayı ıslatınca kurbağa yakışıklı bir prense dönüşecek.


Bugün hafifim bi..

Dünki depresif halim kalmadı..Yerini tatlı bir kabullenişe bıraktı..Neyi kabullendiğimi bilemiyorum ama halimden memnunun şimdilik..
Tatlı,hafif ve ılık bir rüzgar var şimdi saçlarımı uçuşturan...

Yanaklarımı usul usul okşar durur..

Burnuma küçük kıyı kasabalarında birdenbire karşımıza çıkan hanımelilerin bayıltıcı kokuları geliyor...Bugün ki ödülüm bu diyorum kendime..

Çok katlı ve oksijen yoksunu plazalarda can çekişen ben bu ödülü dibine kadar yaşıyorum an itibariyle..

Kulağımda ney çalıyor...Habire Hz.Mevlana'nın ettiği kelamları okuyorum..Burnumda hala hanimeli kokusu...Hanımelinin balını emerken hayal ediyorum kendimi..Ayaklarım çıplak kırmızı oje bile sürmemişim,ellerim bisikletimin selesinde..Dünden kalma topraklar tırnaklarımın içine girmiş.Ne gam!!

Uzun etekle bisiklete binmeyeceğim bir daha diye okkalı bi küfür savuruyorum..Sonra komik geliyor kendime küfretmek, gülümsüyorum..

Yolun karşısında hasır tabure de oturan Salih bey amca "bu kız yine güler durur kendi kendine şimdi ne geldi acaba aklına" diye geçiriyor ak kafasından..

Herkesin kafa "ak" buralarda..Kötülük geçmiyor aklından hiç kimsenin..Haftalık 35 kişilik sıkıcı toplantılar yok,şirket karı yok,kişisel hedeflerini tutturma telaşı hiç yok!

Ayşe teyzenin akşama yemek yetiştirme telaşı,bisiklet tamircisi Hasan ustanın ufaklıklara bisiklet tamir etme telaşı var..

Benim yaşama telaşım bile kaybolmuş..Yaşıyorum yeri geldiğince..Gelmezse duruyorum..Sahiden duruyorum ama..Bahçem var bi sürü yeşillik-ot yetiştiriyorum bahçemde...

En güzel hanımelleri benim bahçemde..En çok mis kokan bahçe benim bahçem..Tek hırsım yetiştirdiklerim..Onlar da üzmüyor beni..Birbirleriyle yarış edercesine uzuyorlar göğe..

Saçlarımı kendim kesmeyi öğreniyorum..Yüzüm güneşten kızarmış hafif çillenmişim bile..

Burnum şeftali rengi..Boya deyince aklıma gelen şey artık taş evin dökülen sıvaları..

Ayaklarım çıplak hala..Upuzun beyaz şalvarımla kendimi hiç olmadığım kadar "güzel" hissediyorum..Hissetmesem ne gam!!

Bahçedeki salkım söğütlerin altında tahta sedire akşamüstleri hafif soğutulmuş şarabımı alıp kuruluyorum..Ne kitap var elimde ne toprak..Duruyorum yine ben..Beklemeden duruyorum..

Hayat bana geliyor burda..Ben duruyorum..

Işıl ışıl gözlerle duruyorum..

Şeffaf olmuşum beni gören içimi de görüyor..Pürüpak duruyorum..

Hafiflemişim ayaklarım yerden kesilmiş..Asılı duruyorum..

Kendimi böyle görüyorum..An itibariyle..

Dua etmediğim tek gün yok...Orda olmak için yaşıyorum..




18 Şubat 2010
İstanbul
14.56



17 Şubat 2010 Çarşamba

Uzun zamandır izlemiyorum..Bi dönem ardarda izlemiştim..

Böyle bi film nasıl dağıtırsa bende öyle dağılmıştım o zaman..

Şimdi fragmanı izledim yine dağıldım..Tekrar,bi kez daha,sıklıkla seyretme zamanı gelmiş..



Bu şarkıyı bu sesten kaç kez ardarda dinlediğimi hatırlamıyorum bile..
"till i find somebody" dimi? :)

depresifim,depresifsin,depresifler...
böyle iyi,böyle olmak da iyi,böyle de olmak lazım arada...
hadi akşam olsun eve gidip....

15 Şubat 2010 Pazartesi



14 Şubat'ı en bi sevgilimle geçirdim.

Şirin'le güneşi fırsat bilip sahile indik.Sevgilimle ben uzun uzun yürüdük denizin kenarında.Taş attık denize,martıları izledik,karabatakların battıktan sonra nerden çıkacakları üzerine bahse girdik..

Bol bol deniz kokusunu çektik içimize.Şirin'in üçüncü nefeste başı döndü,benim altıncı nefeste!

Dalgaların sesini dinlettim ona,güneşin gözlerini kamaştırmasından hoşlanmadı o, ben sevdim.

Kızıma bi kez daha dünyayı gösterdim bu pazar günü..Hissetsin,koklasın,duysun istiyorum dünyayı -gerçekten ama..Tadını çıkarabilsin diye.

Hala bilmiyor büyük alışveriş merkezlerinin isimlerini,yaşıtlarından farklı olarak..

Her geçen gün daha çok bağlanıyorum ona,hiç korkusuz "seni seviyorum" demenin lüksünü yaşıyorum :)

Eve döndüğümüzde koltukta yattık yanyana.Bana dedi ki ; "bak ben yanındayım" ve sırtımı pışpışladı..

En bi sevgilim..

Ötesi de yok zaten!

Oturdum,yazıyorum..
Gecenin -sabahın-üç buçuğu..
Gönlü açık,kendi bitane güzeli gönderdim evine..


Bu gece özel "Bridget Jones"gecesiydi.

Üç saate yakın aralıksız kahkahalar atarak,üzelerek,bol bol küfrederek,izleyerek geçirdik.

Votkalar ve ışıltılı gözlerle.

Ben bir kısmında gözyaşı döktüm,itiraf zamanı!


Hayat dedim -ender zamanlardandı-bu'dur abicim! Gözün kapalı bıraktığın kollarına ve her söylediği "iyi"olan,gönül gözü hep açık olan'la bikaç saatten ibaret.


Film bittiğinde bekledik-hayır- durduk bi müddet..Gerçek bu mudur? Hayat nedir? Hayat dediğin bu kadardır işte'yi farkettik..Sonra buluştuk film olsa da bu, evet ya sahiden olabilir yeryüzünde böyle şeyler hala..Umutlandık :)


Konuştuk sonra.Açıldık,konuştuk,döküldük,sevdik hayatlarımızı,hayatlarımızda olanları,olmayanları,Mark Darcy'leri..

İnsan biriktirmek ne önemlidir bi kez daha farkettik.Ben bi kez daha daha farkettim ne önemli olduğunu..

Ve şükrettim.

Anlamlandıramadığım yazılar,anlam veremediğim kelimeler,çözemediklerim hepsi geride kaldı bu gece..

Tanrı'nın beni sevdiğini bir kez daha farkettim arkadaşım yanımdayken..

Seni seviyorum diyerek sarıldım gönderirken ışıltılı gözü!

Aldığım cevap dünyalara değer!

Şimdi meleksiz evdeyim.Saat sabaha yaklaşıyor.Mis kokan beyaz çarşaflar beni çağırıyor.


Ve ben bi kez daha mutluyum.
Anlamsız kelimelere inat!
14 Şubat 2010
İstanbul

12 Şubat 2010 Cuma

Benim bi kardeşim daha var..Erkek olanın dışında.Bi kız kardeş..Gökçekız..
Tanıyan tanır Gökçe'mi tanımayanlar da tanıyacaklar şimdi...

Gökçe uzun süre hareketsiz kalamayanlardan..İlla bişi yapmalı..Ne yaparsa da güzel yapar zaten..(Çok sevdiğim belli dimi onu?)
Gökçe'm lise ve sonrasında aralıksız devam ettiği İngilizce konusunda son bir atılım daha yaptı geçtiğimiz zamanlarda; CELTA eğitimi aldı..
CELTA uluslararası bir belge ve ingilizce öğremenliği yetkisi veriyor.Yani Gökçe'm artık bir örtmen :)
Hatta benim de örtmenim kendisi..
Celta dünyanın her yerinde geçerli sırf bu yüzden bile alınmalı bence..Ve ödüm kopuyor başka yerlere gidecek diye..Ama onun için iyiyse benim için de iyidir..
Celta dan eğitim almanın öğretmenlik hakkı vermesinin dışında şöyle avantajları da var;geleneksel eğitim değil, öğrenci odaklı modern eğitim yöntemlerini öğretiyorlar. bu yüzden dersler %90 öğrenci odaklı, bu da öğrenciye bol bol pratik yapma fırsatını verdiği gibi korkularını yenmelerine de yardımcı oluyor. aynı zamanda dersler geleneksel eğitimdekiler gibi sıkıcı değil, çok eğlenceli oluyor.
Öğrencinin tahtada yazılanı deftere geçirmesi yöntemi kullanılmıyor, az önce yazdığım gibi materyal kullanma ve bu materyallerle birlikte dili kullanma fırsatı veriyor.
Bizatihi ben tanığıyım dedim ya örtmenim benim o..

Eğitimin ilk başından itibaren öğretmen adayları derslere girerek pratik yapıyorlar, bu da tecrübe edinmelerinde çok önemli bir rol oynuyor.

Celta eğitimi için ciddi bir çaba sarfetmek gerekiyor fekat ,part-time gidersen 2,5 ay, full time gidersen (yazın hergün) 1 ay sürüyor.Ve en afilli kısmı;eğitimi 2 kurum veriyor türkiye'de. biri britisih council devamı British Side, diğeri ise ITI..Naber?? :)

Hım bi de Gökçe'm bu eğitimden B ile mezun oldu..Ben bilmiyordum bilenler vardır mutlaka bu eğitimden B ile mezun olmak her ingilizce bilenin harcı değilmiş.

Gökçekız özel ders ve grup dersleri vermeye başladı bile.Bu dersler arasında Genel İngilizce,ÜDS Hazırlık, KPDS Hazırlık, YDS Hazırlık ve Üniversiteye hazırlık dersleri var..

Bunlar dışında akademi ile işim olmaz ben iletişim adamıyım da diyebilirsiniz..O da olur..Süper iletişir kendileri :) Sırf konuşma dersi de alabilirsiniz..

Gökçe'min blog adreslerini göğsüm kabara kabara burdan iletiyorum size..

ingilizcekonusabiliyorum.blogspot.com

İhtiyacı olanlar ve ihtiyacı olduğunu düşündükleriniz için kulaktan kulağa please...

Hayat tuhaf bi döngü...Ve o kadar hızlı ki..Ve o kadar yavaş ki..

İçimde keyifbaz pembe baloncuklar..

Hayatımın günlerinden memnunum..Hayatımın saatleri içimi daraltıyor ama..

Hem bekler gibi hem kaçar gibiyim..Hem açım hem yiyemeyecek kadar tokum..

Kulağımda çalan müzik bahar çiçekleri gibi pembe,beyaz..

Sevdiğim insanlarım yanımda yöremde...Yöremi tarif edecek kimse var mı aranızda peki??

Fısıldar mısın kulağıma? Ufak bir sufleye ihtiyacım var..Tatlı olan değil yardımcı olan'a...

Ayaklarımı suya sokup içimi serinletmeye ihtiyacım var..Çakıl taşları ayaklarıma batarken..

Erken açan bahar çiçekleri gibi gibiyim..Üstümde kocaman kolları uzun bir kazakla oturuyorum ama..

Kafam karıştı ! Ama karışık kafamı daha çok beğeniyorum..:)

Resimdeki gibi karanlık ama tebessümümü saklayamıyorum..

Ya ben dün pek helecan yapmışım ufak bi ayrıntıyı atlayıp! buble'ın video klibini eklememeşim (oops! :)

klip gerçekten eğlenceli izleyin derim..

şimdik hem kulağa hem göze hem kalbeee;

BUBLE

11 Şubat 2010 Perşembe



kızlar ben bişii buldummmm...

ama ama olmaz kii...

beni aramayın yokum buralarda artık :))))

resmi sitesi efenim;




Gidesim var ne zamandır ama bi sürü şey,ertemek zorunda kaldım her seferinde..

Vakit hareket vakti..Boş duranı allah sevmezmiş...

Amasra yolları göründü bana..En güzel zamanı...Hava buz , deniz gri , ben onlara inat capcanlı :)

Dengeleriz birbirimizi işte fena mı?



Şimdi...Araştırma yaptım biraz.Biraz ama, zira didik didik araştırmak istemiyorum gidince görcem nasılsa..



Bi kaç resim ekleyeceğim bakınız iç geçiriniz ve kıskanınız diye...
Bi kaç tane de nerde kalınır nasıl gidilir falan...Ne yenir diye sormayın ayıptır ; balık yicem her akşam:)

Yanında da buz rakı..off..

Hadi bana eyvallah...

*Az önce Kuşna Pansiyonu aradım..Sevimli bir yapı gibi..Denize çok yakın..Odaları fıstık yeşili ama olsun :) Aradım Nevin hanım ile görüştüm.Tek kişilik odaları yokmuş.2 yada 3 yataklı odaları varmış.O sebepten günlük kişi başı -sadece kahvaltı- 50 lira diyorlar..Bakalım olmadı pazarlık yapcam..Nevin hanım fena birine benzemiyor.Can oteli tavsiye etti bi de tek kişiyseniz daha uygun olabilir dedi..Orayı arayacağım şimdi de..

*Can Otel'den Serkan bey daha uygun bi fiyat verdi.35 lira.Kahvaltı da var..Kredi kartı yine geçmiyor ama..Bi de odalar nasıl desem? Neyse demiyim..
Yok bu sefer tavsiye üzerinden değil kendi bildiklerime bakacağım..

Ya oteller yada pansiyonlar farketmiyor neden odaları cart kırmızı yada cart yeşil??Fikri olan??

*Paphlagonia pansiyon daha sevimli gibi..Ya sonuçta çok da önemli değil kalacağım yer gezicem sonuçta habire ama önem verenler vardır aranızda belki? Cep telefonu var aradım ama yanıt vermediler..Çok mu soğuk acaba???

Ballı yoğurt yemeden gelmeyin diyorlar..num num..Ama illa ki balık..Liman restaurant çok iyiymiş..

aa yaşasın "garıla pazarı" varmış ..Garıla nedir bilmiyorum ama pazar fikri şahane...

*Bi yer daha aradım fena görünmüyor..Sunset Hotel..Ali bey ile görüştüm..Onlar da 50 lira diyorlar kahvaltı ile..Düşünmeye değer gibi..Hım bu arada burası sadece haftasonları hizmet veriyormuş..Tikkat!

Neyse dediğim gibi zaten ben barbun yemeğe gidiyorum bi de fotograf çekmeye bol bol..Bi de kafa dinlemeye ,kitap okumaya , yazmaya..O kadar..

Resim de ekleyeyim de dibiniz düşsün :))

10 Şubat 2010 Çarşamba



Bugün Ajda günü..Öyle hissediyorum..Öyle bağımsız,keyifli ve güzelim:) Ajda gibi işte...


Bilgisayarın başında gözlerim rakamlarda,aklım dışardaki güneşte,kulağım kulaklığın ucundaki Ajda'nın sesinde...

9 Şubat 2010 Salı

luna doğdu bugün yani yine doğdu yani yeniden işte çok sene önce,önceden...Ama çok da eski değil:)))

Bu halimle seviyor beni nasıl sevmem ben onu?Çok yıldır hemde...

Öğle yemeğinde kutladık hep birlikte..

İyki doğdun lunaaaaaaaa iyki doğdun lunaaaaaaa....

Seni seviyoruz hepimiz...

















;;