29 Aralık 2011 Perşembe

NAR



Dün Nar'ı izlemeye gittik hep beraber..

Sinemada bizim dışımızda sanıyorum üç yada dört kişi daha vardı ve film İstanbul ve Ankara'da gösterime girmiş..İzmir bile yok arasında kentlerin..İnanabiliyor musun?
Filme giderken özellikle değil ama kendiliğinden hiç bişi okumamıştım..neden bilmem..sanırım helecan yaratmak istedim şu ufancınk dünyamda..:)
film tek bir mekanda geçmekte çok büyük ölçüde..hani dış mekanda var ama çok az..ve o az zemanda da bi miktar da Arnavutköy-deniz-fırtınalı istanbul görmenize olanak sağlıyor..

Filmin bende uyandırdığı duygulara gelecek olursak efenim bi kere beni sarstı..öyle sürekli bir sarsıntı şeklinde değil ama arada vurup kaçıyor..hala..
mannak noni,deniz'in "şu kadarcık"hayatında sen ne bilirsin derken ki derinliksizliği..Sema'nın o derinliğin içinde olduğunu düşünürken aslında ne kadar "kötü" ve "mantıklı"olduğu, aslında hayatında amk böyle bi şey olduğu zaten!..Kapıcı Mustafa'nın filmin başlarında tipik bir takım öğretilmişliklerini izlerken sonunda vicdan denen şeyi "açıklamam bile lan size" halleri..böyle şeyler işte sarstı beni..

Ümit Ünal çok farklı bir bakış açısı ile çekmiş bu filmi..yani ben eleştirmen değilim ama nacizane bir izleyici olarak böyle bir türk filmi izlememiştim hiç..Filmde gerilim unsuru ciddi ciddi kullanılmış..Yani hakkaten rahatsız edici,oturduğun koltukta gerildiğini farkettiren sahneler var filmde..az ama çok etkili..Sonra film insanlar arası sınıf farklılıklarına ve "ötekileştirme-ötekileştirilme" konusunu da son derece başarılı işlemiş..Aslında herkes kendi hayatı dışındaki hayatların "aslında şu kadarcık"olduğunu düşünüyor..Bunu Deniz Asuman'a da yapıyor,Sema Deniz'e de..Mustafa başı kapalı ezik kadına da..Ama işin içine çıkarlar ve yıllar yıllar boyunca emek verilmiş kariyer ve para girince Sema ile Asuman eşitleniyor mesela..

Ünal şöyle demiş filmi için;

hepimiz nar taneleri gibi birbirinden ayrıyız: hem çok benzeriz, hem de çok farklıyız. ama açılmamış bir bütün nar gibiyiz aynı zamanda. bizi bir arada tutan kabuk; birbirimize duyduğumuz inançtır.
peki ya o kabuk çatlarsa... ya birbirimize duyduğumuz güven dahil inandığımız herşeyden kuşkuya düşersek... ya adalet duygumuz kaybolursa... ya, her insan kendi adaletini aramaya başlarsa... çatlayan bir nar gibi taneler her yere yayılmaz mı?
nar; bir kadının kendi adaletini aramasıyla başlayan bir öykü...
nar; apayrı şeylere inanan dört kişiyi bir evin içinde, yarım gün gibi kısa bir sürede adalet konusunda, kendilerine yarattıkları inanç dünyaları konusunda ciddi bir sorguya tabi tutuyor.'


Bu arada Nar ile Ümit Ünal bir üçlemeyi tamamlamış..(9 ve Ara)

Film 48.Altın Portakal Festivalinde sadece Jüri özel ödülünü almış ki bence de daha fazlasını hakediyor bakın Ünal kendi blogunda neler yazmış bu konuyla ilgili;

http://asyadada.blogspot.com/2011/10/altn-portakal-uzerine.html

Birhan Keskin'in -ne çok severim o kadın şairi- muhteşem şiiri ile başlıyor film..

o büyük ve muazzam zamanda unuttum
kanatlarım çok oldu üşüyor benim
bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
bu yüzden eğik boynum

bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
bundan gözlerimdeki kayalık,
içimdeki serseri buzullar

dürtme içimdeki narı
üstümde beyaz gömlek var

Ve Birhan Keskin demişken e konumuzda nar iken aynı isimli şiiri yazmadan da olmaz di mi ama?

çiçeklerin eksilen suyuna su,
yazın yanına hatırayı ekledik,
çekirge sesleri ve
öğle güneşi altında narın
olgunlaşmasını bekledik.

bekledik, başka başka odalarda
çektiğimiz ağrı dinsin,
bir çocukluk düşü gibi
ince bir sızıya dönsün diye
yaza sedeften bir anlam ekledik

biliyorsun,
bir başdönmesi gibi sürüyor hayat,
yazların yanına yazlar ekleniyor,
zaman uzun bir sıcağa dönüyor burada,
ağırlığına duygunun, taşınamazlığına
ve yazlar hatıraya...

sığındığımız konuşmalar kesecek mi ağrıyı?
ağacın güzelliğindeki mânâ sönmeyecek,
köklerinde sürecek mi aşk?
ah benim hayal kardeşim,
bizim bu aşktan alacağımız var,
dinsin ayrı odalarda çektiğimiz ağrı,
yaz geçip gitsin ve olgunlaşsın nar.

Vee bu da efenim bir Murathan Mungan eseridir;

kasım:

hem aşk hem kan
hem şehvet hem gözyaşı olan nar
gelirken nar bahçesine uğradı atım
çılgın bir nar ağacı görmüştüm düşümde
bir düş ağacıydı
bu nar o ağaçtan
o düşten düşürdüm
eteğime
ve sana getirdim
al!

süveyda:
...
ne tuhaf oysa eskiden
ne zaman nar bahçesinde uyuyakalsam
kırmızı rüyalar görürdüm orada
şimdiyse yalnızca nar bahçesini
kırmızı bir rüya olarak görüyorum.


Ve muhteşem bir Ortaçgil şarkısı .Hadi bulun nar'ı..




Bir Behçet Aysan şiiri..Ezginin Günlüğü elbette;




Batıl not: Ve ayrıca eğer yılbaşı gecesi evinizde nar patlatırsanız o sene eviniz bereketli olur..bilenlere tekrar,bilmeyenler öğrensin anacım..he narı bi poşete koyup atın yere patlatın ki sonna çıkmaz he lekesi..

Bilge Karasu ne demiş bakın;

"... anam her kışın en karanlık noktasında, eve girerken bir nar atardı yere, bütün gücüyle; parçalanıp iyice dağılsın diye. evin beti bereketi niyetine... ardından hızla süpürüp silerdi ortalığı. bir iki gün sonra, narın patladığı yerden çok uzakta incecik bir çıtırtı duyduğum olurdu ayağımın altında. ne kadar dağılmışsa nar taneleri, o kadar iyiydi. topladıktan sonra söylerdim anneme, sevinsin diye."

;;