28 Nisan 2011 Perşembe

27 Nisan 2011 Çarşamba

GİZ

Ey yar ; boynumun borcu
strateji ve taktikler burcu
anlat tabii
tek kişi çok kişidir
çöz gövdemin beyaz kimyasını
aklımın hizasını
kanat içimdeki uzayı , akşamın bahçelerini
söze söyle , yazıya dök beni

bir kucakla
bir imkansızlıkla
nasıl bilirsen onunla ilişkilendir
bir anlatana bir anlatılan gerekir...

BİRHAN KESKIN


Şiir hüzün demek biraz,mahsun olmak demek...böyle sanki bi sebepten açamayan tomurcuk gibi hissettiriyor okuduğum Keskin şiirleri..Tren garında bir dakkayla kaçırmışım gibi demir treni..Herkes girmiş ben dışarda kalmışım gibi sarı sıcak ışıldayan eve..

Ve fakat o tomurcuğa su veren de varmış gibi , gara benden sonra gelenin gözleri beni arıyormuş gibi , sarı pencereye bakarken ben, elimden tutup ısıtan varmış gibi de umutlanıyorum..

Çok şükür..

Böyle kayboluyorum kitabın içinde..

Rüyamda yunuslarla yüzdüm ben dün gece..mercanların içinden geçtim..muhteşem mavilikte elele idik..Her gece yatmadan şiir okusam yine gelir mi o yunuslar rüyamıza?Peki sen? Rüyamı gerçekleştirir misin? Ellerim ısınır mı güzel ellerinde? Treni kaçırdığımıza güler miyiz kahkahalarla? Usanmadan bıkmadan sular mısın o tomurcuğu kurumasın diye? Kaybolur musun mavilikler içinde? Şiir okusam yatmadan olur mu bunlar hep?

26 Nisan 2011 Salı




Efkan Şeşen'in albümünün adı Renkler ve Islıklar...



Arap,zaza,ermeni,azeri,gürcü,rus,irlanda,bulgar,türk,latin,laz,kürt,yunan-roman,kıbrıs,italyan halk türkülerini ıslıkla çalmış ve inanılmaz güzellikte bir albüm çıkmış ortaya..



1. der rebbe elimeylech (memleketim) / traditional

2. amari szi amari / traditional

3. gunde hember / traditional

4. el condor pasa / traditional

5. sobalarında kuruda meşe / traditional

6. hastane önünde incir ağacı / traditional

7. dzağigner / traditional

8. tamburam rebab oldu / traditional

9. gözleri hala çoçuk / efkan şeşen

10. kırmızı gül / traditional

11. arbeiter von wien (avusturya işçi marşı) / samuel pokrass

12. greensleeves / traditional

13. esinti / efkan şeşen

14. anadolu'da bir sabah / sinan şeşen

15. ases tod / edvard grieg

16. concerto d'aranjuez / joaguin rodrigo



25 Nisan 2011 Pazartesi



KAPI



geç benden, ben dururum, ben beklerim, geç benden,

ama nereye geçersin benden ben bilemem.



dediler ki, olgun bir meyve var sabır perdesinin ardında,

dünya sana sabrı öğretecek, olgun meyvenin tadını da.



dediler ki, şu ağaçlar gibi bekledin, şu ağaçlar gibi hayal,

şu ağaçlar gibi kederli.



açıldım, kapandım, açıldım, kapandım, gördüm

gelenler kadar gidenleri de,


hani sabrın sonu, hani gamlı eşek, pervasız nar nerde,

hani bahçe?



biri gelse.. biri görse.. biri gelmişti.. açmıştı.. durmuştu..

duruyor hâlâ bende.



kaç zamandır çınlıyor içimde bu boşluk, kim

kıydı, bahçenin şen duluydu, karşımda duran dut?


en çok onunla bakıştımdı, bir kere olsun dilegelsindi,

çok istedimdi.



bana kalsa susardım daha, ama dilimdeki paslı kilit çözülür belki,

sapaya kaçmış cümlem uğuldar, içimin kurtları kıpırdar diye

gıcırdandım takatsız.



gördüm hepsini, gördüm hepsini, sabrın sonunu!

biri gelse, biri görse, şimdi,

rüzgâr sallıyor beni...



Birhan Keskin



24 Nisan 2011 Pazar

Bu nası bi maçtı yaa..

Allamm kalbim olsa dururdu :)))

20 Nisan 2011 Çarşamba

**az önce sunta yedim..e ama tadı sunta gibi..var ya altınbaşak felan bişiler..
**o kadar sıkıldım ki soğuktan çorapların üstüne yeni aldığım sandaletlerimi giycem..Kavacık'ın delisine çıkcak adım..dişlerimden bi kaçını da söktük mü..heh..benim o...
**masamdaki tespihi biri elimden alır mııı?
**allığım kırıldı..yani allık almak için bahanem var..hadi bana güsel bi allık önerin..ciddiyim..hadi önerin alcam..
**Can Lafcı'nın ilk kitabını okudum.."Karanfiller Ölürken" akşam eve gidim..kitabın bende uyandırdığı halet-i ruhiyeyi paylaşcam..
**Şimdi de şey okicam ; Kadın öykülerinde Ankara..Sel yayıncılıktan çıkmış kitap ve öykücüler arasında;Adalet Ağaoğlu,İnci Aral,Sevgi Soysal,Nazlı Eray,Füruzan var..Bakalım nası annatmışlar Ankara'yı..
**5 Mayıs'da Hıdrellez var.11 yıldır her yıl o gün kutlanıyor..Geçen sene gidememiştik Nazan'ın dilinden kurtulamadık aylarca..Bu sene gitcez artık..(Nazan'a not ; Gitcez taam olum yaaa...) Yannız bi tuhaflık var..Bilet alcaksınız diyolar..Nası ya? Ya 10 liraymış bilet ama ossun yani allann sokağına girmek için yani...neblim..al bi de link sana;

http://web03.biletix.com/etkinlik/MKHR1/TURKIYE/tr




14 Nisan 2011 Perşembe




yağmur tüm kudretiyle yağıyor İstanbul'un üzerine...Hani bardaktan boşanırcasına..hemen açtık jaluziyi..kocaman pencerede evden çıkamayan küçük kız çocukları gibi dayadık burnumuzu cama..yani küçük kız çocukları olsaydık ve evden dışarı çıkmamıza izin verilmeseydi öyle yapardık...ama küçük kız çocukları da değiliz,evden çıkmamıza da izin verilmiyor değil...Gayet yaşını başını almış ve yaptıklarından kendimizin sorumlu olduğu yetişkinleriz di mi? Hasstiirrr...!

Radyo Eksen güzel çalıyor bu sabah evet..Teşekkürler öneri için :)

Arada reklamlara girince kendimi evde felan hissediyorum..Reklamlar niye bende evle özdeşleşmiş..Halbuki evde de izlemem ne reklam ne tv.

Yetişkinlerdik en son di mi? Neye yetiştik peki? Ne için yetiştirdik kendimizi..Ya gecikmişliklerimiz? Ya yetişemediysek?

Hayatımı düşünüyorum..Niye düşünmemeli miyim? düşünmeden mi oynanır bu oyun bebek?

Yok ben inatla ve bağımlılık derecesinde düşünmekteyim.Zira düşündükçe açılıyor yolllarım benim..O yollar beni bi yerlere götürüyor ve ben her seferinde bunu yaşamasaydım nolurdu,nasıl öğrenirdim diyorum..Acıtsa da o yollarda karşılaştıklarım -bazen- ben hep payıma düşeni alıp yola devam ediyorum..Hayat bu demek...yaşamak..acımak..öğrenmek...şükretmek..

bundan sonrasını düşünmek bugünlerde kanımın daha hızlı akmasına,kalbimin daha şiddetli çarpmasına sebep oluyor..Heyecan ve sabırsızlık dolu zamanlar..Sakin olmayı öğretiyor hayat bana..Hiç sakin olamayan ben,sakin davranmayı becermeye çalışıyorum..Acele etmeden bişi yapamayan ben sabırla koruğun üzüm olduğunun farkına varıyorum..:) sadece kendimi değil diğer değerli herkesi düşünmek ne zor ve ne kadar iyi hissettiren bişimiş...

hayatın mantıklı tarafıyla ilgilenmeyen ben duygu dolu olup mantıklı davranmak nedir öğreniyorum..Hayat bundan ibaret benim için..yaşamak ve öğrenmek...ölüm denilen şey ne zaman gelecekse o ana kadar öğrendiklerimi kar saymak..sonrasında dedim ya göreceğiz..ya da görüp göreceğimiz bu kadarmış,bileceğiz..

eksen güzel çalıyor evet..teşekkür ettim miydim?

pencerede yağmur damlaları,aklımda bölük pörçük düşünce kırıntıları,kalbimde sonsuz sevgim..

sanırım yine benim yalnız kalma,kendimle bi kaç gün geçirme zamanım gelmiş..kimsenin bana ulaşamayacağı,benim hayatımdaki herkesi düşüneceğim sayılı iki gün..Ada ne de güzeldir şimdi..



eski çektiğim resimleri vermek lazım...iç geçirmek hayal etmek lazım..














12 Nisan 2011 Salı


**Fransa'da sokakta peçeye yasak gelmiş..Polis kadınların sokakta peçelerini çıkarmalarını istemeyecekmiş ama emniyete götürüp kimlik tespiti yapılacakmış..Sonra da 150 avro ya da Fransız vatandaşlığı dersi cezası vereceklermiş..Ülkedeki müslümanlar epey gerilmişler..Her yerde aynı sorun hımm..

**Japonya'da İkinci Dünya savaşından beri en büyük felaket sayılan depremin birinci ayında "sessizlik duruşu"yapılmış..-Bizde olsa geyiği yapcam üsgünüm- ama hakkaten bizde olsa , ya büyük bir sessizlik olur zira ses çıkaracak kimse kalmaz ülkede ya da hadi es kaza oldu kalanlar diyelim sessizliği yağmacıların küfürleri bozar!! Öyle yani..Biz böyle bir ülkede yaşıyoruz..


**Murat Belge çok güzel yazmış bugün..




Diyor ki yazının bir bölümünde Belge; ..."Burası benim"dediğiniz yerin kaç metre kare olduğundan daha önemli bir şey bilmiyorsanız,o metre kareler üstünde yaşayan insanların bu durumdan ne kadar mutlu olduğu sorusu da sizi hiç ilgilendirmez. Ama sorun bu kadar yalın değil.."Burası benim" derken, sizden olmayan birinin de orada bulunduğunu görmezden geleceksiniz..Görmezden gelemeyecek aşamalara varan bir dirençle karşılaşınca,"Burada benimle yaşayacaksın ve bundan mutlu olacaksın"diyeceksiniz. Oysa onun mutlu olmasının temel kimliğiyle,kişiliğiyle,olduğu gibi olmak.. Bir bakıma çok da basit olan bu "tanıma"yı esirgediğimiz için bir savaş yıllardır sürüyor ve can alıyor.Ama aldığı candan fazla acı yaratıyor,düşmanlık yaratıyor,sonra bir Allah'ın gününde eskaza "Haydi barışalım" dense,artık barışamayacak hale gelmiş kişiler,zihniyetler yaratıyor.Bunun sonu yok,daha doğrusu "mutlu son"u yok.Böyle bir olay,böyle bir durumun yaratılmasından birinci derecede sorumlu olanların da en istemediği sonuca gider;başka bir yere de gidemez. Ya da İshak Alaton'un mantığını,daha doğrusu çıkış noktasını benimseriz.Amacımız,hegemonyayı güçlendirmek değil hegemonyayı devreden çıkarmak olur.Bunun da -bu saatten sonra-kolay olduğunu iddia etmiyorum edemiyorum.Belki daha da zor,çünkü sağlam bir barışı kurmak,müzmin bir savaşı başlatmaktan daha güç bir iştir,her zaman. koyu renk yaptığım sözün altına imzamı atarım..Her zaman..


**Türkiye'de ilk kez yapılan bir eylemle Greenpeace "Nükleeri durdur" çağrısı yapmış. Galata Kulesi'ne projeksiyonla hem türkçe hem japonca "Kalbimiz seninle"yazısı yansıtılmış ve çeşitli animasyonlarla Erdoğan'ın deprem sonrası yaptığı açıklamalar eleştirilmiş.. Bi de kulenin üzerine "Erdoğan'ı durdur,nükleeri durdur" mesajı yansıtılmış..Ya hiç mi ders almassın hiç mi geleceğini düşünmezsin bu ülkenin ben annamıyorum ya nası bi çırpıda satılıyor bu ülke?? Sinop ve Mersin değil ki sorun..Azımıza sıçcaklar ben diyim..



**Hani bi kız vardı..İsviçre'de bir tren kazası geçirmişti..Şafak Payev..Uzun süre BM için çalıştıktan sonra (mülteciler için tek kolu ve bacağı olmadan Tahran'da çalışan bi insandan bahsediyoruz)İşte o kız CHP'de İstanbul 2.Bölge'den dördüncü sırada aday gösterilmiş..


**Hehe bunları yazarken "Anadolu'nun Kayıp Şarkıları"albümünü dinliyorum..Tesadüfe bak! İşte size bununla ilgili bi haber..Garajİstanbul,müziğin görsel sanatlar ile olan etkileşimine yer verdiği Temps D'images Festivali'nde önemli bir etkinliğe daha ev sahipliği yapıyormuş.Festival kapsamında Nezih Ünen'in yönetmenliğini yaptığı belgesel Anadolu'nun Kayıp Şarkıları yer ve zaman algısını boyutlandırarak sahnede bir derinlik sağlıyormuş..Etkinlik 16 Nisan saat 21.00'da izlenebilirmiş.. bu arada filmin fragmanını veriyorum..Bu kısacık tanıtım filmi bile bana keyif veriyor..Ben seviyorum ya topraamıı..





pamuk tarla'yi dinneyin bakın ne diyo; "işçiler para ister yola gel, patronlar sopa ister yola gel.." ehehehe..şimdi slogan atcam az kaldı..


**Amy geliyorr nabberrr?Gitcez tabi olum kaçar mı? 20 Haziran pazartesi :(...Biletler sahne önü 600 lira :)) sahne önü çevresi dedikleri golden circle 350 , normaller - ki biz gayet normal insanlarız ondan sebep burdan alcaz- 131 lira..Konsere sarhoş gitmeyen nolsun...




hadin eyvallak..

8 Nisan 2011 Cuma

4 Nisan 2011 Pazartesi

Şirin'e bayılıyorum.. Artık evde sıkıldığımızda "hadi çıkalım ya" diyebileceğim bi arkadaşım var benim..Bu, kızım 4 yaşına girdiğinden beri böyle olmaya başlamıştı ama artık gerçek bir arkadaşa sahibim.. Tanrının şanslı kullarındanım..Cumartesi sabah yataktan "bugün tatillll" diyerek zıpladı :) Eh tamam erken bi saatti ve dünya dönüyordu hala bana ama onun o bıcır bıcır hali kopardı beni sıcak haftasonu yatağından..gık demedim :) Önce Berin ile kahve-muhabbet zamanı..Erenköy Beyaz Fırın yanınızda minik bir insan da varsa çok uygun bir buluşma noktası..İçerde sıcak bir ortam ve büyük koltuklar v.s var..Büyükçe bir masada da çocuklu büyüklü insanlar ya kitap okuyorlar ya da boya v.s şeyler yapabiliyorlar.. Şirinella yan masada oturan abileri bu haliyle çok güldürdü..Ekranı göremeyen abiler (o sırada dinazor oyunu oynuyordu) Şirin'in ciddiyeti karşısında kesin önemli bişi yapıyo olum diye düşünmekte haksızlar mı? Bakar mısınız?

Kahveler içildi çilekli milföy pasta yenildi..Kocaman bir garfield kurabiyesi önce burnundan başlanarak indirildi mideye...Sonra anne-kızın kuaför zamanı..aa tabi canım..artık beraber gidiyoruz saç kestirmeye..Kuaförümüz Suadiye'deki London..Sanatçılar çalışıyor orda biliyor musunuz? Yakup ve Serkan gerçek birer sanatçı bence..Saçlarım yine kısaldı...Hala sarı :) Veee Şirine'de kestirdi saçlarını..Tam bonus kafa oldu kızım..

Bitti mi? Hayır bitmediii...Kuaförden sonra süslü püslü bowling oynamaya gittik..Bi de su tosbaası aldık kuzeni Ege'ye doğum günü hediyesi..Şirin ben de istiyorum demedi şaşırttı beni..Sonra çıktı kokusu olayın..Efenim o su kaplunbağası istemiyormuş bildiğin kara kaplumbağası istiyormuş..Kocamanından..te allamm..Geçiştirdim tabi ama takıldı bi miktar üzerime gelecek belli.. :) Ve en nihayet karanlık çöktüğünde babası ile buluşma ve eve dönüş zamanı.. Cumartesi akşamı Nazan'lar da parti vardı...Gökçe'nin özgürlüğünü kutladık hep beraber..Osman bize gitar çaldı..Hep beraber söyledik..Çok keyifli çok eğlenceli bi akşamdı..Nazom güzel ev sahibi:) güzel mutlu mesut yaşayın güpgüzel evinizde bir ömür.. Pazar sabahı ailenin kadınları kahvaltı yaptık...Kahveler içildi fallar bakıldı..Sonra çok özlediğimiz sevgilimizi ziyaret ettik hep beraber..Tam onu ziyarete yakışır gibi gittik..O'ndan bahsedip yaptığı komiklikleri düşündük..Duamızı ettik,ne kadar özlediğimizi fısıldadık içimizden.. Ve Şirinella ile kavuşma zamanı..Market alışverişinde satın alınan en sefimli şeye bakar mısınız?

Akşam olunca Şirinella uykunun kollarına ben dexter'a doğru yollandım..


Dexter enteresan bi adam...Ama başka bir yazının konusu..Biraz daha tanımamız gerekiyor birbirimizi :)



Bu arada ciddi bi fenerbahçe taraftarı yetişiyo..haberiniz ola..






Mor yazma bekleyen bana ; Umut Kaya - Mor Yazma (2009) by Aluxton Aluxton69

1 Nisan 2011 Cuma



Hayat, durmadan dayat
Bir ben daha çıkar körelmiş içimden
Ya bu deve güdülür ya bu diyar terkedilir hayat
Hayat hiç sormadan dayat
Bir ben daha eksilt tükenmiş içindem
Yerime yeni bi ben ya da beni gel alıver hayat

Yazılmış yalanlar, seni hep bulurlar
Kendine biçtiğin sonsuz yalnışlıklar
Hayat sen hep dayat
Hayat bu yüzden dayat

Yoksa bulamazsın saklı halini
Yoksa göremezsin gerçek dengini
Kanat içini, sök at yanlış kendini..

;;