3 Mayıs 2011 Salı




günaydın millet!


şimdi yekten şunu söylemek lazım..şurda iki satır bişiler yazmak için ıkınıyor sıkınıyor evirip çeviriyoruz..yalan mı? doğru! Adam kitap yazmış..175 sayfa..kimbilir kaç satır kaç paragraf..baştan kutlamak lazım..çalışkanlığını ve cesaretini....kendi adıma onu çok kıskanıyorum..Son okuduğum kitaplardan "Karanfiller Ölürken" Ve yazarı Can Lafcı..Bi kere isminin Can olması gözümde ayrı bi değere sahip olmasına sebep..Can ismi..tamam yani..Can'sa yakındır bende ki can'a :) Neyse laf kalabalığı yapıyorum..


Karanfiller Ölürken etkileyici bir roman..Erkek dünyasından bakışa biz kadınlar çok mesafeli dururuz bence..Okuruz,ah deriz ne acıklı,hatta nerdeyse anlar gibi olur; kesinlikle anlar gibi yaparız ama mesafemizi hep koruruz zira duyguları ile hareket etmeyen varlıklar erkeklerdir,ilişkinin en güzel yerinde sorun sende değil bende anla beni diyen canavar erkek cinsindedir,muhteşem bi gece geçirdik artık daha da yakınız zannedersin kabusun olur unutana kadar..



Bu kitabı okuduğumda olum dedim insan len onlarda..onlar da terk edilince bunalıma giriyorlar,arkadaşlarına anlatıyorlar,neden diye soruyor yafu,inanabiliyor musun neden sorusunıu soran erkekler var! (yok valla abartmıyorum çoğu soru sormaktan aciz..)

Kahramanını tanımayı -gerçekten tanımayı-çok isteyeceğim bir roman okudum ben...Soru soran,aşık olmaktan haz duyan,tanıştığı kızın naifliği karşısında erkek güdülerinden vazgeçen bir adam..genç bi adam..kendimi yakın hissettiğim bir "erkek kahraman" pek nadirdir..öyle oldu bu romanda..


Arka kapak yazısı;


"Değerli izleyenler bugün aşk soslu karanfil salatası yapacağız.


Malzemeler;

Kendisine ilk defa çiçek alınmış bir erkek.
Beş adet karanfil ve terk edilmiş bir sevgili.


Yavaşça yapraklarından başlayarak karanfillerimizi ince ince kıyıyoruz.Avucumuzun içini derin olmayacak şekilde keserek biraz kan ilave ediyoruz.Mutfak avucumuzun kanıyla kızıla boyandıktan sonra karanfillerin saplarını da doğrayıp bir çöp tenekesine atıyoruz.


Afiyet olsun."



Bence çok yaratıcı..Aşk'ın acıtan halini bir erkekten dinlemek çok keyif verdi bana..İntikam hissi mi? Sahi mi? Öyle mi düşündün hakkaten..bunu mu çıkardın yani söylediğim bunca şeyden..Yürü git!


Bakın romandaki iki erkeğin aşk hakkında fikirleri;



"...Eğilip ayağının altında duran şişelerden iki tanesini açtı.İşte şişelerden çıkan ikinci büyülü ses!Açıldıkları zamanki alkolün gelişini müjdeleyen ses!Bu sesi iki defa saygıyla dinledi.Açtığı şişeyi Özgür'e uzattı.Özgür şişeyi bacaklarının arasına koyup arabayı kullanmaya devam etti.Konuştukları konular sağa sola saptıktan sonra yeniden olması gereken yere,aşka geldi.Özgür kısa cümlelerle anlatmaya çalışıyordu aşkı.


"Aslında yaşanması gereken değil,yaşanmaması gerekene aşk denmeli.Her şey mantıklı ve yerli yerindeyken yaşanan ilişkiden aşk nasıl çıksın ki? Çile yok,ezilme yok,eziyet yok.Aşk buna denemez"


"Ulaşılamayanlar güzel olduğundan böyledir bu.Yaşanan aşk neden olmasın.Senin dediğinle ancak tek kişilik aşktan bahsedebiliriz."


"Aşk zaten iki kişilik olmaz.Tek bir insanın yaşadığına aşk diyorsak eğer,tesadüf eseri birbirlerine aşık olmuş insanların ilişkisinde de ortada iki aşk vardır.Bu aşkları birbirlerine doğrultmuşlardır belki ama ortada tek bir aşk yoktur,olamaz"


"İyi de birbirlerine aşık olmayanların ilişkileri nasıl olacak.O zaman onlar birlikte değiller.Aşık olup birinin peşinden ağlamak ve ona ulaşamamak mıdır aşk?"


Burnunu gürültülü biçimde çekip genzinde birikenleri yuttuktan sonra devam etti Özgür.


"Bazen öyle olduğu da olur.Yani aşık olunan kişinin bundan haberi dahi olmayabilir.Ama ortada bir aşk vardır ve gerçektir"


"Bence yoktur.Aşk bence yerine varması gerekli bir irade beyanıdır..Varmadı mı yok demektir.Daha oluşmamıştır.Ortaya çıkmamıştır.Hiçbir yerde de değildir."


"Ya ne ilgisi var?Mecbur mu adam aşkını açıklamaya?"


"Mecbur tabi.Öyle ona buna aşık olup aşık olduğu insanı habersiz bırakamazsın.Buna kimsenin hakkı yok"


"Ya siktirecen hakkını hukukunu şimdi.Hakla ilgisi ne bunun?Neymiş aşk önce sen onu söyle bakalım?"


"Ne lan bu mülakatta gibi."


"Uyumdur olum uyum.Dünyada yakaladığın uyuma denir."


"Hah işte tam dediğinin tersine vardın.Ben sana söyleyeyim.Aşk ortaklıklardan değil tam da iki insanın arasındaki farklardan kaynaklanır.Birbirlerinin farklarına aşık olur insanlar ve öyle dediğin gibi tek kişilik de değildir.İki kişiliktir aşk.Büyük kasaların iki anahtarı olması gibidir.İki kişi aynı anda orada olmazlarsa aşkın kilidi açılmaz"


Çok geçmeden felsefi bir tartışmaya evrilen konu yine keyifzadelerin dillerinde çürüdü ve ikinci cigaralığı yaktılar.Birkaç nefes çektikten sonra arabanın gidip gitmediğine dair ya da kaç kilometre hızla gittiğine dair sorulacak sorulara verecek cevapları kalmamıştı."


Romanı okurken arada yoklayan ve damağınızda kalan bukowski tadı da yazarın size hediyesi gibi..


Hım bu arada "Roman Kahramanları" isimli dergiyi duydunuz muydu? İstanbul merkezli bir dergi ve işte size link ; BURDAN ...Can Lafcı'nın bir yazısı olacakmış belki de son sayısında..Gördüğünüz üzre takipteyim..Bence siz de etmelisiniz...


Bu arada kitabın yayınevi;Phoenix...idefixe'den ve D&N'lardan kitaba ulaşmak mümkün...Okuyun tartışalım hadi kadını erkeği ve aşkı.. :) Heh..Var mı cesaretiniz Lafcı kadar?


Selametle..








;;