26 Şubat 2012 Pazar


25 Şubat 2012 Cumartesi


" Krallar vardır: Halk seçer, veya herhangi bir şekilde gelirler; başlarında taç vardır. Sarayları, büyük servetleri, idare ettikleri halk kitleleri vardır.

Bir de yeryüzünde krallar vardır, onları hiç kimse seçmiş değildir. Başlarında taçları yoktur, bazen hiç kimse tanımaz onları, paraları da yoktur belki...

Belki hayatta kalabilmek bile en büyük sorunlarıdır. Krallardır onlar... Görünmeyen krallar, Allah'ın seçtiği krallar, ruhları kral olanlar...
Yüceliklerini, bazen çok dikkatli bakıldığında, düşünen gözlerinde veya dudaklarındaki suskunlukta görmek mümkün olabilir...
Veya o da olmaz. Esas krallardır onlar... " Erkin Koray/1974





DUMAN İYİDİR!!! ÇOK İYİDİR..BU YORUMU DA SEVDİM..





VE UMUT NE YAPARSA DİNLERİM!

21 Şubat 2012 Salı

gece

kara kutunun içinden çıkacakları nefesini tutmuş bekliyordu..adım adım neler yaptığını ne aşamalardan geçtiğini kendi kendine bininci kez tekrar düşündü..bininci kez emin oldu, yoktu onun hiç bir suçu, verilecek hiç bir hesabı yoktu..Ne annesi ile geçen onlarca yılda sorumsuzca davranmış ne de sonradan hayatına aldığı insanlara başının çaresine bak yalnızsın artık demişti.Her zaman kendinden çok etrafındaki insanları düşünen aşırı hassas bir insan olmuştu..Ama şimdi neden bu son olayda kendini kanıtlamak için anlamsız ve hırçın iç savaşın içine sürüklenmişti..Yo hayır kimse sürüklememişti onu, kendi kendine yapmıştı bu haksızlığı..Kendi kendine acı vermeye devam ediyordu..tekrar tüm ayrıntıları gözden geçirmeliydi.Kendini aklamanın tek yolu buydu;beyninin en sapa kıvrımından geçen en ufak bir ayrıntıyı kaçırmamaya çalışarak yeniden yaşamaya başladı olanları..Sanki kendi kendini delirtmeye çabalıyordu..Delirirse eğer kimse ona "nedennnn???" diye soramazdı.."Bak gördün mü allahından buldu allaan delisi" derlerdi ve sorun çözülürdü kendiliğinden..Ama maalesef delirecek kadar akıllı davranamıyordu..Sinir sistemi tüm kontrolü ele almış akıllıca saçmalamasına izin vermiyordu bir türlü..Nefes alamadığını hissettiği ilk anda kendini sokağa attı.Buz gibi bir güneş parıldıyor insanın hayattan alabileceği zevk kırıntılarını anında donduruyordu..öldürmeyen güçlendirir mantığıyla adımlarını sahile doğru hızlandırdı.Tekelden aldığı kutu bira ve bi paket sigara ile artık hazırdı dünyanın tüm suçlarını üstlenmeye..
O buz tutmuş bankta kaç saat oturdu yaşanılan veyahut yaşanacak olan kaç kahabati üstlendi hatırlamaz olduğunda silkinerek kalktı..Haberim olmayanlar için artık çok geç kabahatlisi benim ancak bu yaşanılan sonuncusu için bişeyler yapmalıyım diye düşünüyordu..Oksijen onu teslim almadan inanıyordu suçu kabahati olmadığına ama işte yine direnememiş ucundann kıyısından beynini kemiren "ben de böyle yapmasaydım...." düşüncesi bir paket sigara sonunda oksijenin yaptığı ile aynı şeyi yapmıştı..Kahrolası "ben böyle yapmasaydım .... olmayacaktı",ikinci bir kimlik gibi yakasına yapışmış kendine güvensiz bir insanın yaratışında muhteşem başrolü üstlenmişti yine..
Bunca, içtenlikle içini döktüğü içe-dönüşten sonra yapılacak şeyi biliyordu..Kara kutu parçalanacak,saçılacakların hepsini yutacak ve sonunda kendini patlatacaktı.Böylece hiç kimse onun ne kadar az-ne kadar çok ne kadar iyi ne kadar kötü ne kadar yanılmış ne kadar doğru kararlar almış-vermiş olabileceğini değil sadece patlamış,lime lime olmuş,buruşmuş ruhundan ya da bedeninden (hangisini görürlerse) arta kalanlara dikkat kesilecek neden ile değil sonuçla ilgileneceklerdi..Evet evet yapması gereken buydu ve hemen hiç vakit kaybetmeden (ya da vazgeçmeden) ruhunu-bedenini patlatmalıydı..

Sessizce kapıya doğru adım attı ve kimseyi uyandırmak istemezcesine anahtarı kilide yerleştirdi..

Halbuki bir evi kimseyle paylaşmamıştı bugüne dek..

Onu yargılayacak kimse olmamıştı hayatında..Yargılayacak kadar tanıyan kimse..Hiç kimse..

Hayatı boyunca hiç sigara içmemiş hiç bir denizin kenarında metal kutudan bira yudumlamamıştı..

Kara-kutu nedir bilmez,içinde ne barındırdığından haberi olamazdı..

Bir annesi olduğundan habersizdi..İnsanların henüz iyi ya da kötü olarak ayrılsanmadığı evlerin olmadığı göğün olmadığı hayatın ilerlemediği hep durduğu bir yerdeydi..

sesi soluğu kaçmış sese benzer bişi duydu sonra..kulağına fısıldıyordu birisi Gece diyordu,adın Gece..
***********************

İstememişti hiç allah biliyor ya..Evlenmeden olmaz deyip durmuş ama işte başında ona sahip çıkan ne ana ne baba olmadığından sözünü geçirememişti..karanlık ve buz gibi bir odada kaybetmiş ya da kazanmıştı kadınlığını..Nerden baktığına bağlı! O bir yerden bakamayacak kadar korkmuş ve ilgilendiği tek şey onunla evlenip evlenmeyeceği olmuştu.Evlenemeyeceğini çünkü zaten devletin ona verdiği yetkiye dayanarak bir devlet memurunun sevdiği adamı daha önce evlendirdiğini bilmiyordu..Öğrendiğinde de artık üzülemeyecek kadar yorgundu..Gebe olduğundan temizliğe gittiği ofisin tuvaletlerinde kusarken şüphelendi..Eczaneden yemek parasına kıyarak aldığı gebelik testinden sonra em1in oldu artık..üç gün sonra Rasim'e söylediğinde pişman olmuştu bile..Korkunç bir hamilelik geçirmişti..Çocuğunun doğmasının tek nedeni kürtaj yaptıracak kadar parasının olmamasıydı..Rasim hamile olduğunu öğrendiği akşam masaya bir elli lira bırakmış ona aldığı ikinci el telefonu istemiş sonra da çekip gitmişti..Tek göz odada kalakalmışta ağlayamamıştı bile Seher..İşte şimdi dokuz ay geçmiş temizliğe gittiği evlerden biriktirebildikleriyle çocuğunu doğurmaya çalışıyordu bu leş gibi hastane odasında..Yüzü yaralı hemşire tekrar haykırdı; "ıkın kızım ıkın hadi"
***********

Bitti tamam diye verdi kucağına çocuğunu..Bu kapkara saçlı nerdeyse hiç sesi çıkmayan 2 kilo ağırlığındaki "şey"onun bebesiydi!! Ne tuhaf bakıyordu böyle bu? Sanki daha doğmadan kaderini bilir gibi diye geçirdi aklından Seher..

Sonra kulağına fısıldadı sesi soluğu kaçmış sesiyle;Gece diyordu,adın Gece..

20 Şubat 2012 Pazartesi

18 Şubat 2012 Cumartesi


14 Şubat 2012 Salı

CEMAL SÜREYA

9 Şubat 2012 Perşembe


Gece olmuş, beklerken her şeyini;

mutluluğunu endişe ile harmanlayan o his...bırakmayacak peşini bilirsin,bilirsin de, sen de istemezsin zaten ayrılmak ondan..

soğuktur hava buzdur hatta..Evinde, ayakların çıplak yün battaniyenin altında..üzülürsün sobanın yokluğuna,olsa dersin,mavi çaydanlıkta sıcacık bir çay ben de demlerdim o'na..

mutluluktan çıldırmak olur sıfatın..gözlerin su yeşili derken bir kez daha bir kez daha aşık olur bi kez daha endişe ile harmanlanan o his canlanır içinde..Yine deli divane aşıkların anlamlandırılamaz endişelerini en derinde anlarsın..

Havada kar olduğundan değildir üşümen..Deli divane olduğun yanında değildir ve sen yalnız,aşık bir kadınsındır,incecik bir kadın sesinden bu şarkıyı dinliyorsundur üşümen bundandır..Çıplak ayakların birbirine biraz daha sokulur..o gelene kadar..

Kimsenin mutlu olmasını istemediğin kadar çok istersin de mutlu olmasını, nasıl da korkarsın sensiz mutluluğun keşfine varacağından belki bir vakit..Aşıkların endişeleri derken dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm uyanıverir..Sonra kendine bile hatırlatmaktan çekinerek sönüverir korkak tebessüm..

beklersin işte tüm bunları düşünerek..




Enbed kodu yok ama videonun..youtubedan izle seçeneği sizi videoya ulaştırır!


8 Şubat 2012 Çarşamba



Benim için anlamı çok büyük şarkılarından biri ile anmak istedim ustayı..

;;