25 Haziran 2010 Cuma

ev gibisi yok diyerek girdim eve...

rakı içtik , çok keyifli bir sohbete eşlik etti rakı...muhabbet etmenin içi boşaldı ya artık çekinerek kullanıyorum..Ama bu gece deneyimlerini çok büyük hazlarla dinlediğim , dinlerken gözlerimin dolmasına engel olamadığım bir insanı, eğitim gönüllüsünü dinledim...O insan çocuklara hayatının baharında adamıştı kendini..Henüz on sekiz yaşındaydı..Bu aralar bi düşünün on sekizinde gençler neler yapıyor? Çocukların daha aydınlık birer birey olması için başlamıştı öğretmenliğe..ve hala bu idealini sürdürdüğüne ben şahidim..

Bu gece bana gözleri dolu dolu anlatırken kızıyla yemek yapma seramonisini, anneliğin sabrını ve bilgeliğini bi kez daha kanıtlamış oldu..Eminim kendisi de farkındaydı bunun..Olmalıydı...Anne ve evet hadi bunu da söylemeliyim baba olmanın ne kadar büyük bir sorumluluk getirdiğini ve bunun harkesin harcı olmadığını bi kez daha kanıtladık bu gece...

Ve ben anladım ki bir öğretmenin,eğitim gönüllüsünün bu sorumluluğu sadece kendi çocuklarına değil -Ülker hocam söylemezsem gözüm açık gider siz şahene iki evlat yetiştirmişsiniz- yıllardır yetiştirdiği bir sürü çocuğa karşı veriyorsunuz..

Şimdi geniş balkonda tanıdık kokular arasındayım..Annelik - sorumluluk - kendini adama...bi sürü düşünce ile dolu kafam...İçerden gelen sarı-sıcak ışık ve sevgi dolu ses tınıları keyfimin bin kat daha artmasına sebep..

Ülker hocam..Bana bu gece anlattıklarınız nasıl değerli bir bilseniz..Biliyorsunuz değil mi?

Siz kendinizin ne kadar değerli olduğunuzun farkındasınız değil mi?

Bunu bilen bir sürü insan tanıdım bu kadarcık kısa süre de..

İyi ki varsınız...

Size ihtiyacımız pek çok...

Nolur kendinize iyi bakınız..

Sevgiler...

Umud..

26 Haziran 2010

23 Haziran 2010 Çarşamba

Özlem'im kuzum teşekkürler..


Eğer gerçekten istersen, güneşin parladığını söyleyebilirsin
Ayı görebiliyorum ve çok açık görünüyor
Şimdi seni yıldızlara götürecek yola çıkabilirsin
Gittikçe kendimi görebileceğim bir yola çıkabilirim
Gittikçe kendimi görebileceğim bir yola çıkabilirim

Şimdi seni yıldızlara götürecek yola çıkabilirsin
Gittikçe kendimi görebileceğim bir yola çıkabilirim
Gittikçe kendimi görebileceğim bir yola çıkabilirim
Gittikçe kendimi görebileceğim bir yola çıkabilirim

Tatlımın blogunda gördüğümden beri Yollar'a bakar oldum...

Sevgilim fikir için teşekkürler.. :)

Tüm bu resimleri hayal ederken Nick Drake dinleyin istedim...Sakin..Yaşamdan kopmuş kadar sakin hatta..Bu abinin intihar etmiş olması beni çok etkiliyor..İntihar tuhaf bişi ya...Nick Drake'in resmi kayıtlarda ölümünün intihar kabul edilmesine neden olan en önemli şeyin başucunda Albert Camus'un "Sisifos söyleni" adlı eserinin bulunması imiş..Ama yakın arkadaşları ve ailesi intiharı hep yalanlamışlar...

Bu arada şarkının sözlerini şöyle layıkıyla çeviren olur muu??

Hadi ya üşenmeyin..

Road dinleyin



theblogelectric.blogspot.com/2006/06/on-your-...



22 Haziran 2010 Salı

bu gece...Uyumak bazılarına iyi geliyorken ben kendimin o ölüm ve yaşam arasında gel-git ler yaşadığım saatlerden kaçınıyorum kafamdaki tilkilerle..Tilkiler de benden..

Minik sevgilimin uykusunda gördüğü ruyalardan korkarak uyandığı ve güvendiği beni yanına çağırdığı anlar hariç ayakta ve ayık olmaktan hoşlanıyorum..

belki de bu "ayık olma hali" koruyor beni..

Unutuyorum çünki...

Bu gece uzunn zamandan sonra ağladım...Büyük itiraf di mi? Geçerli sebeplerim var ya da yok..Ne farkeder? Hayatı düşünüyorum ayıkken..Uyumazken..Aymaz zamanlarım dışındayken..

Hayatı ve yaşananları düşünüyorum..

Yaşanılan her acı hakketen kazanç mıdır? O'nu düşünüyorum..Alıp veremediklerimizi..Almadan verdiklerimizi ve ödünç alıp iç ettiklerimizi..

Hangisi daha hayvani??

İnsan olmak ne demek? Sevmek mi hatırlatıyor insan olduğunuzu? Aşık olmak mı? Bebeği doyurmak mı? Can savaşı mı? Hangisi? Herkese göre değişen gerçek yok mu insaniyette?

İnanmak...İnanç...İnanmak istemek? Sen hangisini seçerdin? Hangisini seçmek zorunda bırakıldın?? Seçim yapmak hayatımızın vazgeçilmezi olmak zorunda mı?

Çok mu soru soruyorum gecenin bu saatinde? Normal olmadığımın bir kanıtı mı??

Sigaranın zehirlediğini bile bile her can sıkıntısında ona sarılmak bir çelişki değil mi? Ve bu çelişkiler hayatımızın bütünü değilse ne??

İnanmak...İnanmak...İnanmayı seçiyorum dersem kaçınız bana "bunu da kaybettik dersiniz?? Hayatım ise o inandığım kaçınız beni korursunuz?

Sık nefes alış-verişler bir yalanın ya da kendini iknanın işareti midir?

Bu saate bu kadar soru adamı rezil mi eder vezir mi??


18 Haziran 2010 Cuma




Berin...Annemm..


Bi sürü gündür düşünüyorum senin doğumgününe özel bişiler yazmak ,alem-i cihana ilan etmek sana aşkımı..Düşkünlüğümü...


Ama seni seviyorum desem biliyorsun..

Sensiz bir hayat düşünemiyorum desem onu zaten biliyorsun..

Canımın içisin,her söylediğin şeyi bin kez düşünüyorum desem e o da tamam..


Ama,


Seni seviyorum..

Sensiz bir hayat düşünemiyorummm

Canımın içi her söylediğin benim için dünyaya bedel..


Tüm bunları zaten biliyorsun..


Ama sevdiklerimize, hep yanımızda olan ,en kuytumuzdaki insanlara nazımız geçer ya..Seviyorum biliyor nasılsa dersin bi bakarsın günlerdir haftalardır güzel bi çift laf etmemişsin..


Ben böyle diilim biliyorsun günde 85 kez seni seviyorum der 25 kez de mıncırırım sevdiğimi..Yılış yılış severim...


Seni de tüm hücrelerimle seviyorum..Hastayım oluumm sana :)))


İyi varsın annecim..


İyi ki doğmuşsun...


Ömrümüz hep güzellerle , hep beraber geçsin umarım...

14 Haziran 2010 Pazartesi


Sıcak bir yaz akşamı..Balkonun açık kapısından içeri yaz mevsiminin sesleri girmekte..Bağır çağır şarkı söyleyen aşık velet , patlıcan kızartma-kavun ekmek yiyenlerin çatal bıçak sesleri , sıcaktan mayışmış yaşlı amcanın haberler izlerken ettiği küfür kıyamet... Ben ekşimtrak bebek kokusu ile kendimden geçerken kulağımda sesler..Yaz sesleri...Tansiyonu yerlerde bi kadının yaz çağrışımları...

Kafamda eski arkadaşımın -ama hep yakınımda ki- ettiği laf.."Duramassın sen illa bişileri karıştırcan" :) Uğraş-ı-yorum..

Sonra sesler kulağım da, aklımda duramama düşüncesi uyuyakalıyorum...Terlemiş çocuğun elleri ensemde..

Sonra nedendir zınk diye kalkıyorum gecenin bi yarısı..bi sigara..balkonda oturdum yine sesler...

şimdi içli bi ses ."Gelecektin gelmez oldun , halimi hiç sormaz oldun..."

Hüzün vakti..

Ve durma..

ve...


00.27...Güzel vakit..

Olanları , olacakları düşünme vakti...

Hangisi daha yorucu? Kafamdaki sesler mi? Yaz sesleri mi?

Madem öyle şarkıyı tamamlayalım..

Hasretinle yandı gönlüm
yandı yandı söndü gönlüm
Evvel yükseklerde uçtu
düze indi şimdi gönlüm

Aramızda karlı dağlar
Hasretin bağrımı kışlar
Başa geldi olmaz işler
Yokluğundan öldü gönlüm

....

İyi geceler..Ben daha burdayım...

11 Haziran 2010 Cuma

Canım arkadaşım Tolga bugün bana "Gerçi Şirin'in kardeşi yok ama aklında olsun" diye bi mail attı..

Cici bir anne blogu..Okudum Şirin yaşında çocukların tavırları aşağı yukarı aynı..


Evet Tolga'cım bizde kardeş yok ama dönemsel olarak tam kişiliğini oluşturma , benlik kazanma , karşısındakine de ben bir bireyim taam mıı'yı gözüne sokma dönemindeyiz..

En son gittiğim okul toplantısında geh geh gerinerek oturuyordum..İnsanlar neler anlattılar, inanamassın..Sokakta kendini yola atanlar , annesini ıssırarak ikna etmeye çalışanlar, kendini dolaba kilitleyenler..O dönemde Şirin bırak bunları yapmayı tutturmazdı bile..Fekat yavaş yavaş emareler görünmeye başlıyorrr...Ses tonunu en alçak tondan kullanıp ikna etmeye çalışmalar , surat beş karış gezmeler , akşam uyumayı sevmiyorumm rüyamda aslanlar görüyorum :)) demeler..Buna da şükür..Ben ve Şirin'i sokağın ortasında yanyana yatmış da görebilirdiniz..O yaparsa ben de yaparım zira :))

Sanırım annesini biliyor çocuk da çok üstüme gelmiyor..Olgun kızım benim...:)

Ama bu hiç olmayacağı anlamına gelmiyor...Bakalım..Neler olacak 4'e kadar 6 ay var daaa..

Öptüm sisi...
Anne Umo...

10 Haziran 2010 Perşembe



Yeni bir sayfa açmak ne demek aranızda bilen var mı?

Siz hiç yeni sayfalar , temiz sayfalar,yazılmamış çizilmemiş sayfalar açtınız mı hayatınızda?

Yoksa bu süslü sözcükler kandırmacadan mı ibaret?

Yeni bir başlangıç yaptım evet..Hem de en ciddisinden...

Ama neden bilinmez ,sanki kaldığım yerden devam ediyor da gibiyim bi yandan...Oğlum daha ne değişiklik olcak demezler mi adama? İnsanoğluna hep bi türlü yetmemesi yada insanoğlunun yaşadığı şartlara hep kolay adapte olması ile açıklanabilir bi durum sanırım bu yaşadığım..

Heybemde güzellikleri , iyilikleri saklıyorum hep.....beyaz kağıdım boş değil benim...herşeye yeniden en baştan sıfırdan başlıyor değilim..Kazandıklarımla , kaybettiklerimle başlıyorum..Ama hep güzelllikleri hatırlayarak , vefa duyarak...

Bir bitişin ardından Helal olsun sana hakkım diyerek...Ve hakkının helal olduğunu bilerek...

Hayat dediğinin hakkaten bunlardan ibaret olduğunu bilerek...Bi kaç kelime anlamları dağlardan ulu; vefa , iyilik , sevgi...

Değer vermek ne demek biliyorum artık..Değerin para-pul'la , paha ile ölçülmeyeceğini biliyorum...

Ufak bir tomurcuk var şimdi içimde...Mis kokulu , baharla birlikte gelen..Şahane nur topu gibi bir hayat doğdu elime..

Mukaddes bir emanet gibi taşıyacağım yeni bir hayat..Duam hep iyi'nin , hep aşk'ın ,hep vefa'nın beninle birlikte olması...Bizimle...

Tomurcuğun hep taze kalması umuduyla...

7 Haziran 2010 Pazartesi

Şirinella'nın kapris yapacağını hiç düşünmezdim..Geçtiğimiz 3,5 sene boyunca ki buna doğumunun 2.ayı da dahil Şirinella her zaman çok uyumlu her zaman çok mantıklı!! bir çocuk oldu..Muştu...

Bu dönem de -haksızlık yapmayayım kızıma- her zamankinden biraz daha nasıl desem?? "Mıymıy" :)


Geçen gün markette bana küstü..Anne beni üzüyorsun ama dedi..Sesim ciddileşip azcık yükselince "seni duyuyorum anne" dedi bana..Kafamı çevirdim, dudaklarımı ıssırdım sırıtmamı görmesin diye..




Bu aralar böyle...İnternetten araştırdım biras 4 yaş biraz riskli bi yaş...



3 yaş çocuğunun kendinden memnun ve çevresiyle uyumu diye nitelendirilen özelliklerinin ardından dördüncü yaşta,çocuğun iki-üç yaş arasındaki huysuzluk, asilik, inatçılık ve düzensizlik özeliklerine sanki geri dönüş yapar gibi olduğunu belirtirler. Ancak bu kez bütün olumsuz tavırlarda eskiye göre daha kolay düzene girebilme , yani bir olgunluk söz konusudur.

Dört yaşındaki çocuk eskiye göre aşırılıklara göre daha bir eğilimlidir.

Konuşma ve hareketlerinde tekmeleme tepinme gibi ölçüsüzlük ve kontrolsüzlük vardır. Anne ve babanın kullanmadığı, özellikle küfür ve ayıp sözleri hiç sakınmadan meydan okurcasına söyler. Bu sözcükleri kullanırken yetişkinler engelleyici ve olumsuz bir tavır sergilerse bu sözcükleri ısrarla devam eder.

Dört yaşındaki çocuk, vücudunda bazı koordinasyon bozuklukları yaşayabileceği için daha dengesiz olur. Düşme ve tökezleme durumları artar.

Dört yaşının bir diğer özelliğinde huzursuzluğundan doğan kontrolsüz davranışlardır.

Parmak emme cinsel organ ile oynama ve bazı tikler onun elinde olmadan yaptığı davranışlardır. Bu davranışlar yetişkinlerin doğru değerlendirip,üstüne düşmemeleri gerekmektedir. Yine bu yaşta iki-üç yaş arasında gösterdiği belirli alışkanlıkları saplantısal olarak tekrar eder.Belirli konularda kurulan düzenin bozulmasından huzursuzluk duyar ve bağırıp ağlayarak tepkisini ortaya koyar


4 Yaş:Enerjik ve hayalperest..4 yaşında bir çocuk artık yetenekleri, kişilik özellikleri, ilgi alanları ile tamamen kendine has bir kişilik geliştirmiştir. Kimisi utangaçtır, kimisi dışa dönük, kimisi hareketlidir, kimisi sakin... Buna karşın 4 yaş çocuklarını en iyi tanımlayan kelimeler “enerjik” ve “hayalci” olacaktır.

Hayali dünya aniden gerçek hayattan daha fazla yer tutmaya başlar ve zaman zaman gerçek ile hayali olanı ayırmakta zorlanırlar. Hayali yaratıklardan korkma ve abartma davranışları bu yaşta çok sık görülür.4 yaş çocukları yapabildikleri şeyler ile gurur duyarlar, kendilerini beğenir ve kendilerine güvenirler ve yeni maceralara atılmak isterler. Merdivenlerden yukarı aşağı koşarlar, bisiklet ya da scooter ile dolaşırlar, el arabalarını dik yokuşlardan aşağı sürerler... Ancak henüz kendi yeteneklerini doğru olarak hesap edemediklerinden ve son derece tehlikeli ve garip şeyleri yapabilecek yeteneklere sahip olduklarından çok dikkatli olmanız gerekecektir.




Bu yaşta ışık hızıyla hareket ederler. Merdivenleri koşarak çıkarlar, bisiklet ile fırlarlar, evin bir ucundan diğer ucuna tabana kuvvet koşarlar.

Üç yaşındaki nispeten daha sakin çocuğunuz, bir fişeğe dönüşür. Ara sıra davranışları (gürültülü, sert, kavgacı) size yeni yürümeye başladığı çalkantılı dönemdeki davranışları hatırlatabilir.


Fakat korkmayın. Bu zor dönem genellikle kısa sürelidir ve beşinci doğum günlerine ulaştıklarında sakin, aklı başında ve kendine güven duygusuyla dolu olacaklardır.


Dört yaş çocuğunuzun yeni keşfedilmiş güveninin de olumsuz yönleri vardır. Özellikle yaşıtlarının yanındayken, bilinçli bir şekilde yanlış davranarak gösteriş yapan övüngen biri olabilir. Eğer kafadarları yanındayken çocuğunuzu disiplin altına almak istiyorsanız, hataları hakkında konuşmadan önce onu gruptan uzaklaştırın. Şayet onu herkesin önünde azarlarsanız, yanlış davranışına utanmadan devam etmesi için teşvik etmiş ya da kızdırmış olabilirsiniz.


Bu yaş çocukları, uzun hikayeler anlatılmasına bayılırlar. Her zaman yalan söylemezler, sadece hayal kurmaya düşkündürler, fakat bazen çocuklar sıkıntıdan kurtulmak ya da işlerini halletmek için de yalan söylerler. Ebeveynler, çocuklarının doğru ya da yanlış ahlaki değerlerle doğmadıklarını anlamalıdırlar ve yalan söyleme durumu zihinsel gelişimlerinin normal bir parçasıdır.


NASIL YARDIM EDİLİR ?Okul öncesi çocuklara öfkeleriyle başa çıkmalarında ve başkaları ya da kendilerine zarar vermeyecek şekilde öfkelerini ifade etmelerinde yardımcı olmak önemlidir.


Çocuğunuzu düşmanca duygularını sergilemek yerine, duyguları hakkında konuşmaya teşvik edin. Ona aynı zamanda negatif enerjisini aktarabileceği uygun bir yer sağlayabilirsiniz.


Örneğin, minyatür bir yumruklama kum torbası satın alabilirsiniz.Siz, onu duygularını seslendirmeye cesaretlendirirken, aynı zamanda bunu yumruklayabilir.



Bazı çocuklar sosyal ilişkilerde diğerlerinden daha başarılıdırlar. Kaçınılmaz olarak bazı çocuklar terk edilecek, görmezden gelinecek ya da önemsenmeyecektir. Bu çocukların sosyal becerilerini geliştirmeye çalışın 4 yaşındaki çocuğunuza, oyuncaklarını toplaması veya tabağını temizlemesini söylediğinizde, bazen size “kapa çeneni” diyebilir veya küfür edebilir.


Bunları duymak zor olmasına rağmen, küstahlık çocuğunuzun otoriteyle başa çıkmayı öğrendiğinin ve bağımsızlığının sınırlarını test ettiğinin iyi bir işaretidir. Ama yine de, itaatsizlik ve saygısızlık gösterdiği zaman çocuğunuzu paylamanız ve yanlış yaptığını anlatmanız gerekir.


Kendine güvenleri artar. Yetişkinlerle konuşma şekillerini dinleyin. Geçmişte sırnaşık ya da utangaç olmuş olabilir. Fakat şimdi insanların gözlerine bakar ve dinlemelerini ister.



4 yaş çocuğunuz, cinselliğin daha çok farkında olmaya başlar. Kızlar ve erkekler arasındaki farklılıklar hakkında sorular sormaya başlayabilir, cinsel bölgelerini inceleyebilir ve diğer çocukların özel bölgeleri hakkında merakını ifade edebilir.


kaynak


..böyleyken böyle..




Bi de tataa!! karşınısda rengarenk Şirinella;








*****

Gökçem geldi...Çok mesudum...Kokusunu çektim içime görür görmez..O varken daha sağlam hissediyorum kendimi...Valla öyle...


Bana belki birgün gideriz diye St Ives fotograflarının olduğu bir kitap getirmiş...Bayıldım..Ne mutlu bir dilek...Gitcez bi gün..


Bi de "Devlerin yüzüğü" de denilen stonehenge'den bir kolye...Gizen,Güç ve Dayanıklılık simgesi bir kolye ucum var..


Resim de ikisi de var..Sağol tatlımmmm....







Hem Deniz var daha sırada..Deniz ve Iwan..Essex demek bu :)) Oraya da gitcez..Di miiii???


Bu arada Deniz'im üniversiteden beri ev arkadaşı olayını unutmuştum..Sen çok acaip bi ev arkadaşısın :) Ev de artık 3 kadınız...En olgunu Şirin :))) kikiki....


Bi de dün alışveriş yaparken kapalı kasanın önünde önce öyle mal mal bekleyip, sonra benim kasayı açtırmamın ardından telefonda uzun uzun konuşurken çirkeflik yapmak için benim kredi kartı şifremi girmemi bekleyen kadına burdan kalllaaaviiii bi ........!!!!!!


Neymiş sıradaymış...Kasayı ben açtırdım bi kere...Hem telefonda kırık türkçenle dedikodu yapacağına ödemeni yap tamam mıııı???


Hım bu arada bunları ona da söyledim :)



Kızdım bende..Bıraktım aldıklarımı...Sonra yemek yedik felan sakinleşince gittik mağazaya :)


Ama kasa kuyruğuna girmedim..O kadar da gurursuz diilimm...Dedim ya Deniz çok acaip bi arkadaş :)))) O aldı...








******


Haftasonu yine eminönü'nde sabah...


















****

Evinizi boyayacaksanız sakın (biliyor musun son 40 dakkadır allahın cezası boyanın ismini hatırlamaya çalışıyorum nolurr acı bana valla eve gider gitmez allahın cezası boyanın ismine bakacağım ama artık nolur bitsin bu işkence kafam zonklamaya başladı...Mutsusummm!!) isimli boyayı almayın...Çok karaktersiz...Mutfak duvarlarının yarısını boyadık..Yaniii....Tamamını boyayınca nasıl durur acaba?? Salona gül kurusu almayı düşünüyorum...Haber veririm..


Bu arada tatlım çok teşekkürler tekrar....


Mimoza değil...Manolya , melisa da değil..."Allahın cezası boya" en uyan isim aslında ama o da "M" ile başlamıyor.....

Gittim.

;;