28 Eylül 2012 Cuma


PİJAMA - BOŞVERMİŞİM...





PAPYON - ALIŞMAK SEVMEKTEN ZOR..




DUMAN - OLMADI YAR (FAVORİM HEM DE ÇOK)






UMUT KAYA - GÜL GÜZELİ





AYYUKA - BENİ DE ALLAH YARATTI (HASTASIYIMMM)





dışardayım..denize ayaklarımı sokma şansım var ama ben yapmiyorum birazdan yapcam onu..şimdi nemli çimlerde uzandım kulaklarımdan tüm bedenime yayılan bir şarkı..
sözler,ıpılık bir rüzgar tepemde..buz gibi biram da var..ohhhh..misss...
defalarca defalarca aynı şarkıyı başa alıp dinliyorum..

Veee vee bugünkü keşfim.. "EDEPSİZ KOMEDYA" allam bayıldım çok güzell...




gözlerin ya vardı aklımda
biz çoktan unuttuk dünya dediklerini
aşk bir kaza dedin bizse sağ kurtulduk
bugün senin günün onu da mahvettin
seni sorana her yanım derim
ve dahasını da eklerim
ellerini uzat ki dokunsun
parmakların bugün



27 Eylül 2012 Perşembe



Tereddütsüz alıp okumak lazım..çok ilgi uyandırıcı..

Bu akşam iş çıkışııı??.hımpf..keşke şimdi elimde olsa "fena", ilk sayfayı açıp içine ismimi yazsam, önce koklasam kitabı sonra bi çay koyup koca fincana başlasam okumaya..

atila özer belli ki çok değişik bakış açısına sahip bir yazar..ve röportajı için işte size link;

RÖPORTAJ

Ve çarpıcı bir anlatımla Özer'in kendinden Fena...


26 Eylül 2012 Çarşamba

Bu katliamla ilgili elbette bir sürü şey yazılabilir küfürler edilir lanetler okunur ama benim bugün bunların hiçbirini yapacak gücüm yok..

bilgi edinmek isterseniz konuyla ilgili vikipedia

üzgün bir gün..



25 Eylül 2012 Salı


Tarih: 1936
Yer: Nipomo, California
Fotoğrafçı: Dorothea Lange



ey ezilmişlik!
bir gün ben de ulaşacağım kapılarına.
yoksulluğun o sonsuz panayırını aşacağım.
aşkın şiirini ve memuriyetini kuracağım
ve elbette bitecek zamanla edebiyat tarihi
sevdanın ve alkolün kahramanlığı er mektupları
gurbetin yüreğimi dağlayan diktatörlüğü.

sevgilim acemi bir karanfil gibi açıyor
her sabah şehrin yanaklarında
bense her gece sıkıntıdan ve yeminden
elbiseler biçiyorum, namussuz ve onurlu sevdalar
dağları dağları da deliyor yalnızlık

ışıdım yoksulluğa, perişanlığa.
uykusuz kamyonlar çizdim gecenin alnına
devşirme köyler, puslu kasabalarda dolaştım.
kaç yıl
umudun ve ezilmişliğin çadırında besledim
yorgunluğu
sokakların dilber ellerinden öptüm
saçlarını okşadım dağların
ve kuşlar bile uğramazken karanlığıma
şimdi hey desem şehri saçaklarından sarsıyor yalnızlığım

eğil yüzüme sevgilim, çöz iplerini
o uslanmaz hayvanlığımı utandır, bırakılmışlığımı çınla
çünkü doymuyorum abazanlığıma pazar
mecmuaları, şahane çirkinliğim ve hülyalarımla
ey serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi
şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık


REFİK DURBAŞ


PENGUEN

Penguen
bana sırtını dönme
biliyorum, sana benziyorum
ve içinde saklı tuttuğun yele.

Penguen
benim de içimde saklı tuttuğum
buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.

Kim bağışlayacak beni, penguen
çizdim senin beyaz ve narin yerini.

Bir yanım bembeyaz ışık
kör ediyor, bir yanım zehir gece
parktaki salıncağa binmeyi
beceremedim bugün ben de.
Penguen bana sırtını dönme.

Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.

Penguen,
kim bağışlayacak beni?
çizdim senin beyaz ve narin yerini
elimde unuttuğun ince metalle.

PENGUEN 2

O büyük ve muazzam zamanda unuttum
Kanatlarım çok oldu üşüyor benim
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
Bu yüzden eğik boynum.


Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
Bundan gözlerimdeki kayalık,
İçimdeki serseri buzullar


Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var.

Birhan KESKİN


22 Eylül 2012 Cumartesi



SEZEN AKSU - SOR BENİ ile smirnese


Lal olmuş dilim benim
Sen sor beni dağlara
Sır olmuş sözüm benim
Kulak ver rüzgarlara
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
İster yüz sür yağmura
İster anlat suya
Kar kapamış yolları
Yola sor,kara sorma
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
lal olmuş dilim benim
Sen sor beni dağlara

Bu dünyanın sarhoşuyum çocuklar gibi
Sev beni anneni sever gibi
Sır olmuş sözüm benim
Kulak ver rüzgarlara
İster yüz sür yağmura
İster anlat suya
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
Kar kapamış yolları
Yola sor,kara sorma
Dağlara sor beni
Rüzgârlara sor beni
Yollara sor beni
Kendinden bul beni
Yollara sor beni
Kendinden bil beni


Söz: Yıldırım Türker

Müzik: Arto Tunçboyacıyan



18 Eylül 2012 Salı


Evet haberleri izlemekten kaçınıyorum,biliyorum bu hayatımdaki bir sorundan kaçmak,hasıraltı etmek gibi ama akşam evde bulunacağım huzurlu bir kaç saati haberleri izleyerek huzursuz hale getirmek istemiyorum..Fakat bu sefer de kendimi bu ülkenin sahibi insanlardan biri olarak vicdanen rahatsız ve huzursuz hissetmekten alamıyorum..80-90 kuşağının apolitik, tek tutkuları cep telefonlarının markası olan gençlerinden ne farkım kalıyor diye düşünüyorum..Haksızca ve düşmanca her gün toprağa verilen insanları izlemekten başka hiçbir şey yapamamak çok acizce..

Ve fakat zaten başbakanımız -kendisi o kadar milleti düşünen bir lider ki-benim bu çok da dürüstçe olmayan kaçışımı düşünmüş olacak , her bir olaydan ,o olayın yarattığı sonuçlardan halkın haberdar edilmesi konusunda net kararlar almış..Geçen gün Tüsiad başkanı Boyner'in "Uludere'de Afyon'da ne oldu,bunu öğrenmek hakkımız" başlıklı konuşmasından sonra Başbakan bir açıklama yapmış ve buyurmuş ki;"Her şeyin öğrenilmesi gerekenleri,azami ölçüde sinyalini vermesi gereken merci neresidir?Hükümet,yargı,Genelkurmay'dır."Yani bu üçü bir araya gelecek ve ne öğrenip ne öğrenmeyeceğimize karar verecekler..!!

Olan olayları ya da sonuçlarını biz öğrenebilir de,öğrenmeyebiliriz de..Benim bu ülkede olan biteni,neden olduğunu,sonucunda ne gibi önlemler alındığını,ülkemin ne hallerde olduğunu öğrenmem bu üç karar verici mercinin inisiyatifinde..

Bu ülkenin genelkurmayı da hükümeti de yargısı da bu ülkenin vatandaşını zerre kadar düşünmüyor.Daha iyisi nasıl olur, daha doğrusu nedir diye düşünmüyorlar..İnsanlar ölüyor bu insanlar bizim insanlarımız diye düşünmüyor..Ben bu üçüne de güvenmiyorum..Benim hakkımı kim koruyacak?Ben kimin himayesinde bu bayrak altında yaşıyorum? "Dışarıdaki düşmandan" mı koruyayım kendimi "içerideki düşmandan mı"

Çünkü benim huzurumu ve güvenliğimi sağlayacak polis teşkilatı nasıl daha kötüleşirim nasıl daha zarar verebilirim diye kafa yoruyor..Biliyorum bu geçmişte de böyleydi şimdi de böyle ama normal olan biraz da olsa yol almamız değil miydi? Barış için türküler söyleyen grubun solistinin kulak zarı patlatılıyor,keman çalan kolu kırıyorlar acımasızca..Henüz 21 yaşında ve aslında ressam olmak isterken askere giden delikanlı özgürlükçü ve barış sağlamak için "savaşan" örgüt tarafından katlediliyor..Ben neden taraf seçip birine üzülmek zorunda bırakılıyorum! !

Güvenmiyorum bu ülkeyi yönetenlere..Yargıya da güvenmiyorum..Orduya da..Hükümete de..Özgürlüğünü aramak adı altında dağda gencecik insanları gözünü kırpmadan "halkların kardeşliği için,barış ve bağımsızlığı"için adam öldürene de güvenmiyorum..Beni kim koruyacak??? Ve neden ben kendimi korunmaya muhtaç hissediyorum topraklarımda??


17 Eylül 2012 Pazartesi



Barbur yeni bir albüm daha yapmış.."SARI"
BURDAN 4 gün boyunca albümü dinleyebilirmişiz..
Edinmek farz..






Bir ara sokakta öldüm...dün
Öylece yani.
Birdenbire
Boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde
Granit duvarlı binanın anlamsızlığına,
Şehrin boşu boşunalığına içerlerken
Bırakmışım son nefesimi kaldırıma
Bitmiş,
Öylesine yani.
Birdenbire

Yan binadaki otel odasından izliyordu oğlan
Yüz ifadesini göremesem de
Anlamış mıydı acaba öylece oturmadığımı?

O sokakta bitti her şey
Öğleden sonralarını bir bardak sütle geçiştiren
Apartman sakinlerini düşlerken
Sıkıntıdan
Ölmüşüm...dün

Arka odada ütü yapıp
Buharını burnuna çeken kadını,
Mutfağında her öğün için soğan doğrayıp
Gözyaşını kabuklara saklayan Madam Mari'yi
Kocasıyla artık sevişemediği için
Kapı komşusu gar sabunu satan adamı düşleyen Servi'yi
Düşündükçe
Ölüvermişim...dün

Böylece bitmiş yani,
Birdenbire

Sıkılmışım derinden zahir.
Tutunca da nefesimi
Portakal kabuklarıyla çay demini döktükleri çöpe
İki kedi de bulanınca
Kaldıramamış nefsim demlenmiş portakal kedilerini
Balkabağı mevsimi bile değilken
Dönüşüvermiş her şey baldan kabağa
Ve saat henüz 12'yi vuramamışken
Kalkmış otobüsler durmamaya
Mecal mi bulamamışım, yere döktükleri bala mı basmışım
Hatırlamam ama
Öylece kalakalmışım-kalkamamışım.

Şehrin insanı haberdar değil mi bu öldüresiye sıkıntıdan?
Vagonlar boş, birkaçı kiremit taşıyor topraktan
Kayıklar da serseri misinalar
Otobüsler kimseyi almadan durup durup geçiyorlar duraktan
Arabalar yürüme mesafelerini öldürüyor her gün, her öğle
Her gece
Bisikletleri balkonlarında unutanlar
Her an yağmur yağsın diye dua ediyor
Üç öğün yemek yiyip, dört öğün uyuyorlar
Buna rağmen erken uyanıp, geç yatıyorlar
Aynı kuru kahveciden gün aşırı -iş olsun diye-
Yüzer gram kahve alıp evde -iş olsun diye- öğütüyorlar
Ve bir gün bile sormuyorlar öğütülmüşünü
Kimse sormuyor iş olsun diye yapılan iş, iş midir diye?

Bunlar olurken ölmüşüm o ara sokakta
Balkondaki beyaz brandalar rüzgarla sökülürken
Sökülüvermişim
Şişip patlayan bir eteğin dikişi gibi
Sıkıntı işte

Ya da ölmek yerine
İki adım yol yürüyeydim de
Konuşuverse miydim şu gelin çiçeğiyle.
Gitmek yerine...?

Şiir ve ses: Jehan Barbur

14 Eylül 2012 Cuma

11 Eylül 2012 Salı


Onları dinlerken Tanrı ile tanışıp yukarıdan insanoğlunu izler gibiyim..
19 Eylül'de Harbiye'de olacaklarmış..
Keşke en iyi konserler İstanbul'da olmasaymış..






10 Eylül 2012 Pazartesi


epey zaman önceydi,
o vakitler mücadele olarak adlandırdıklarım başka ben başkaydım..
güneşe bakarken gözlerimi hayallerim korurdu,
yara berelerimi göstermekten çekinmezdim, korkularım başka ben başkaydım..

geçilen yollarda yaralarımız da biz de büyüdük,
çocuk aklımızla otuzlu yaşların hayal edilemez olacağını bilemezdik elbet..

o kızın oluruna bırakmayı öğrenebileceğini görmekte varmış ne tuhaf.

oluruna bırakıp olmazsa hayırdan sayıyoruz artık..Doğru olamayacağına inancımız tam kendimizden adımız kadar emin..Diren sadece aykırı bir isimden ibaret bugün..

Sırtımızda o günlerden kalan bir sızı..Ki o sızı İstiklal caddesinde gazete satmak için taşınılan çantalardan yadigar..Bugünkü sızılardan çok uzak..ve ne kadar romantik..!

;;