31 Mart 2010 Çarşamba
sahil ve sen...Ya da ben...Sen ve ben...Sen ya da ben...
7 yorum Gönderen Umudum zaman: Çarşamba, Mart 31, 2010başım dönüyor..güzel güzel dönüyor...sabit duruyorum ama sabitlenemiyorum...
sanırım kaçamak yaptığım için...sıradan bir zamanda olsa ,sıradan bir günde aynı etkiyi göstermesi imkansız gibi...
farkediyorum bir an , iki aynı gün..Dün ve bugün...Dün hissettiklerimle bugün hissettiklerim farklı ama..Dün ki endişelerimle bugün ki endişelerim..dün ki mutsuzluklarımla bugünkiler..
Dün ile bugün arasındaki tek fark ; bugün ki kaçamak...Bu mudur ?
Bu kadar mı?
bazıları aynı..spor salonunun meraklı-askıntı yöneticisi..Marketteki anlamaz sekreter , servis şoförünün kabadayı halleri , deniz'in kibar kızgınlığı , edo'mun saklı konser bileti coşkusu , nazan'ın güzeller güzeli gençliği , nilay'ın duman kaçamağı , gökçe'min sahip çıkan kuytuluğu...
Benim bugün yaptığım kaçamağım, farklı kılan günümü...Başımın tatlı tatlı dönüşü...İçimin sebepsiz coşkunluğu...
İstiyorum ki "kaçamak" sebep olmasın bu coşkulu ruhuma..
her şey aynı olsa da değişsin...Beklediklerimle değil,olanlarla coşsun ruhum...Varolan , değişim gerektirmeden sıradanlığa meydan okusun...
Hem en kıvraklığıyla dans ederken düşünceler , kıyıya vuran dalgalar misali kendi ölümünden doğacak kadar sakin ve dingin...
Kapayın gözlerinizi..Sahilde, yalnız olduğunuzu , güneşin sükunetle battığını ve dalgaları düşünün...
Şimdi de içinizdeki coşkuya sahip çıkın..Zira o sahil çok uzakta...Ya da aslında uzak olduğunuz kendimize...Zira tanımakta zorluk çekmiyor muyuz hepimiz aslımızı?
not: güzel resmin güzel "dizli" sahibi Luna
bi daha not : Başım hala dönüyor yazıyı kalvyede yazmakta zorlandım..
son not: artık o kadar coşkun hissetmiyorum ve canım deli gibi tütün çekiyor...Yol arkadaşım gelir misin benimle tütüne??
30 Mart 2010 Salı
Etiketler: ev
28 Mart 2010 Pazar
Julia and Julie bittti...
Gerçek iki hayat hikayesi...
Bi kere başta şunu söylemek lazım ki Meryl Streep benim için gerçekten yaşayan en muhteşem oyuncu..Ta Ruhların Evinden beri (kitabın yazarı Isabel Allende'dir ve etkileyici çok accaip bir kitaptır) taparım Meryl Streep'e..Öncesi de var elbet düşünsenize Kramer Kramere karşı..Sonra mamma mia..Ne muhteşemdi di mi? Yaz kokan film buram buram ve o yaşta bir kadının deli gibi enerjisi...Ba-yıl-mış-tım! Bir sürü filmi var tabi aslında filmografisi;
julia -1977
the deadliest season -1977
the deer hunter/ avcı -1978
manhattan -1979
kramer vs. kramer/ kramer kramer'e karşı -1979
the seduction of joe tynan -1979
the french lieutenant's woman/ fransız teğmenin kadını -1981
sophie's choice/ sophie'nin seçimi -1982
still of the night -1982
silkwood -1983
falling in love/ geç gelen aşk -1984
out of africa/ benim afrikam -1985
plenty/ bolluk -1985
heartburn/ başbelası -1986
ironweed/ yaşam savaşı -1987
a cry in the dark/ karanlıkta bir çığlık -1988
she-devil/ dişi şeytan -1989
postcards from the edge/ yaşamın kıyısından kartpostallar -1990
defending your life/ yaşamın savunması -1991
death becomes her/ ölüm kadına yakışır -1992
the house of the spirits/ ruhlar evi -1993
a century of cinema -1994
the river wild/ vahşi nehir -1994
the bridges of madison county/ yasak ilişki -1995
before and after -1996
marvin's room/ marvin'in odası -1996
one true thing -1998
dancing at lughnasa -1998
music of the heart/ 50 cesur kemancı -1999
the papp project -2001
adaptation/ tersyüz -2002
the hours/ saatler -2002
angels in america(tv) -2003
prime- 2006
the devil wears prada -2006
a prairie home companion -2006
robert altman's -2006
lions for lambs/ arslanı kuzulara -2007
mamma mia! - 2008
doubt - 2008
Julie and Julia - 2009
Velhasıl sevdiğimiz saydığımız hayran olunası bir ablamızdır kendisi...
Filme gelirsek eğlenceli bir 100 küsür dakika idi...Ben çok sevdim..Beklentim boşa çıktı ağlamadım..Bi yerde hafif sulanır gibi oldum ama çabuk atlattım..Daha çok güldüm aslında , en çok da Julia Child'ın olduğu sahnelerde..Aslında aynı zamanda da o sahnelerde duygulandım.. Julie Powell sahneleri biraz daha nasıl diyeyim yavan geldi..Öfkelenip çiğ tavukla yerde savaş verdiği sahnede bile sanki bişeyler eksikti..Amy Adams'ın şanssızlığı belki de Meryl Streep ile karşılaştırılmaktır..
Filmin konusundan bahsedeyim mi? Ya gece saat çok geç bakim kaç olmuş? Üff saat 1.30..İleri de alındığını düşünürsek etti mi sana 2.30..Üf anacım!
filmin konusundan bahsetmicem ben...
Link vercem bi tane Julie'nin gerçek blogu;
http://blogs.salon.com/0001399/
güçlü kadınları seviyorum!!
Öyle işte..
İyi uykular millet..
Bon Appetit!
Etiketler: ben, bon appetit, film, julie and julia, meryl streep
27 Mart 2010 Cumartesi
Güneş kesinlikle enerji kaynağım...
25 Mart 2010 Perşembe
Etiketler: ben
24 Mart 2010 Çarşamba
"evlenme" zamanı diye bişey var sanırım evet ama son -me'yi tonlamana dikkat et!! :)
1 yorum Gönderen Umudum zaman: Çarşamba, Mart 24, 2010Etiketler: resim
22 Mart 2010 Pazartesi
Etiketler: şirinim
21 Mart 2010 Pazar
Sonradan gelen not: Tırnak içinde yer alan düşünce ve cümle grubu Zeynep Tanbay'a aittir..Savunduğum ya da eleştirdiğim bir düşünce olduğunu söylememe gerenk yok sanırım değil mi :)..Bu konuda ki görüşüm bana özeldir...
Etiketler: ben, etkinlik, zeynep tanbay
20 Mart 2010 Cumartesi
aslında uzun zamandır direniyordum eve internet almak konusunda...ofiste zaten bütün gün elimin altında bi de evde zamanımı radyasyon alarak geçirmeyeyim , zamanımı heba etmeyeyim derdindeydim..
Ama bu bloga yazı yazma işi olduğundan beri haftasonları ya da akşamları yokluğunu hisseder olmuştum..
yoksa ortamdan uzak kalmak felan değil :)
bende en pratiğinden bi vınn ve bir notebookla işi bağladım..
ahali artık buralardayım...
ensenizdeyim oluumm...
sevgiler efenim..
heyecan dolu bir cumartesi akşamı sizin olsun...ben sıcacık evimde sörf yapcam:)
17 Mart 2010 Çarşamba
Tari: 18 Mart 2010 - Perşembe
Saat:21:00
Adres:Ataköy/Bakırköy
nolur nolur izleyin ve dinleyin..Özellikle Çelik Çomak çok eğlenceli (izleyin tadı öyle çıkıyor)
Dinliyorum da "Nem" de çok güzel..
Başlangıç Tarihi: 16 Mart 2010 - Salı
Bitiş Tarihi: 28 Mart 2010 - Pazar
Tel:0212 334 99 00
Adres:Meşrutiyet Caddesi No.65
Tepebaşı/Beyoğlu
Gösterim programı var ama onu da siz bulun...
Etiketler: ben, filmmor, gevende, istanbul modern, picasso
Etiketler: antibiyotik, hastane, lollipop, şirinim
15 Mart 2010 Pazartesi
Etiketler: ben, Cevahir, çocuk tiyatro oyunu, şehir tiyatroları, şirinim
12 Mart 2010 Cuma
http://www.turkuazoo.com/tr/dsy/index.html#/anasayfa/giris
Turkuazoo (0212) 640 27 40
Etiketler: atölye çalışmaları, çocuk tiyatro oyunu, santralistanbul, şirinim, turkuazoo
11 Mart 2010 Perşembe
Yahu ben bunu yeni görüyorum ya!!
İzlerken avuçlarımın içi terledii (iyk ne iğvenç dimi:) accaip heyecan yaptım..
Dans başlıbaşına müthiş bir olay zaten , bi de bu Michael dansı beni çıldırtıyorrrrrrrr....
Original değil ama baştan sona izlemenizi öneririm..Şahane..
kıskanç not:Bu thriller dansını öğrenmezsem bana da kıskanç umo demesinler...
göko hadi kızım..
Etiketler: britain's got talent, michael jackson, müzik
10 Mart 2010 Çarşamba
Gökçe'me...
Şimdi size Emine hanım'ın hikayesini anlatacağım..
Emine hanım ve Emin bey..İki insan..."İyi" iki insan..Artık zor bulunur insanlardan..
Sene 25 eylül 1923...
Emine hanım doğduğunda bir bebeğin başına gelebilecek en kötü şeyi yaşıyor...Anası vefat ediyor Emine'yi doğururken..Emine bir sene sonra da babasını kaybediyor..Hayatı boyunca tekrarlayacağı, hep içinde taşıyacağı acıyı şu şekilde dillendiriyor Emine hanım yıllar sonra da "ben hem yetim hem öksüz büyüdüm."Emine'yi İnebolu'lu varsıl bir aile evlat ediniyor..Yeni ailesi ve Emine ufak yaşlarında İstanbul Beşiktaş'a yerleşiyor..
Emine hep içine kapanık hep sessiz..Okuyor hep...O dönemlerde en sevdiği şey kitap okumak Emine'nin..Aşk kitapları okuyor..Küçükken geçirdiği köy kazası Emine'nin sırtında kalıcı bir yük bıraksa da diğer yükler genç yaşında daha ağır geliyor o'na..O da kitaplarla mutlu olmayı seçiyor..
Emin bey Bartın'lı...Kafası zehir gibi,kalbi tertemiz...Askerlik dönüşü İstanbul'a geliyor.Kafası çalışıyor ama tutunacağı kimsesi yok ki , iş arıyor yanayakıla..
Kaderde Emine hanım'la tanışmak var...Beşiktaş'da Emine hanım'ın oturduğu binaya kapıcı arıyorlar , Emin bey kabul ediyor işi... Çalışmaktan korkmayan bir adam o.
Zamanla bu iki insan hal hatır sormaya başlıyorlar birbirlerine , kitaplardan konuşmaya başlıyorlar...Ama şimdiki gibi son sürat gelişmiyor herşey tabi..-Çok şükür,ne sağlam ilerliyor o zamanlar ilişkiler..Şimdi neden diye soruyorlar ya neden olmuyor eskisi gibi? e cancağzım emek mi var şimdi zaman mı veriyorlar insanlar?
Bi de Emine hanım bir ketum bir muhafazakar sormayın..Ama Emin bey aşık olmuş bir kere...En sonunda konuşmaya karar veriyor müstakbel hanımı ile..Bir gün kapı eşiğinde soruveriyor, diyor ki;
"Emine hanım ben sizinle bir yuva kurmak , sizi eşim olarak almak isterim ne dersiniz?"
Emine hanım kabul etmiyor önce..."Bakınız diyor ,ben öyle çok iş yapamam benim sırtımda "yük" var siz çocuk istersiniz ben çocuk doğuramam.."Kafasından neler geçiyor Emine'nin kimbilir?
Emin bey dedim ya aşık pek çok.."Tamam diyor nasıl isterseniz siz , ben herşeyinizle kabul etmekteyim sizi... "
Evleniyorlar 1955 yılının Mart ayında..31 Mart 1955....
Bir sene sonra ilk kızları doğuyor...Cin gibi bir kız çocuğu..İlerde tarihe olan ilgisini ve kitaplara olan aşkını anne ve babasından alacak olan ilk kızları..Babasının öngörüsü şaşmıyor ve ilk kızları Esin hanım muhteşem bir tarih öğretmeni oluyor..Belki de babasının kızına kitaplarını koyması için aldığı kocaman tahta kitaplık onda yeni ufuklar açıyor..Kim bilir?
İkinci kızları Emel hanım annesine daha benzer bir kadın..İçinde yaşayan içinde yaşatan ama aynı zamanda..Hassasiyeti bazen kendine zarar verse de aksini yapamayan bir kadın...
Üçüncü kızları Hatice hepsinden farklı!Kendine dönük bir kız çocuğu o..Kaç yaşında olursa olsun kız çocuğu olarak kalacak bir kadın.. O kadar sıcak o kadar içten..
Emine hanım üç çocuğunu da gık demeden normal yolla doğuruyor..Belki de annesiyle aynı kaderi yaşamak bile olsa aklında anne olmak düşüncesi cesurlaştırıyor onu...
Emine hanım ve Emin bey..Evlilikleri boyunca Emine hanım "efendim" diye sesleniyor Emin bey'e...Aralarında yüksek sesli tek tartışma geçmiyor geçse de kimseler duymuyor..Emin bey kimselere muhtaç etmeden bakıyor hanımına ve üç güzel kızına..Güzel kız çocukları veriyor Emine hanım efendi'sine...Evleri hep kalabalık hep neşeli hep huzurlu..Bir sürü kadın biraraya geliyorlar bazen..E evde üç kız olunca :)
Emin bey bu küçük kadınları hep tatlı bir tebessümle izliyor..Hatta evde yapılan el yapımı kolye saatlerinde yardımı bile dokunuyor Emin bey'in gönüllü...
Emine hanım süsüne düşkün hoş bir hanımefendi..Saçlarını mutlaka her daim boyayıp kızına kestiren , sabahları Emin bey'in ocağa koyduğu çayın fokurtuları ile uyanan , uyanır uyanmaz elbiselerini giyen bir hanım..Emin bey her sabah traşını olan, evin içine yaydığı huzurun dışında traş losyonu kokularını da eksik etmeyen bir beyefendi..Sabah sekiz dedin mi kahvaltı sofrasında herkes...Sonra Emin bey'in keyif saati 9'da..İnce belli bardağı ve gazetesi mutlaka hazır..Çayını yudumlarken eski usul radyolarından sanat müziği nağmeleri yükseliyor...Mutlaka ama..Onsuz olmuyor..Aslında Emin bey'in sesi de pek güzel ama Emin bey söylemiyor öyle ulu orta şarkı türkü..Mırıldanıyor en fazla...bi de çok muhteşem resim yapıyor Emin bey..En sevdiği figür at..
Hele bi de keyfi yerinde olduğunda , mutfaktan gelen mis yemek kokuları dolduruyor evi..Emin bey mutfakta hanımına ve kızlarına pek tabi minik toruna yemekler hazırlıyor..En çok Bartın pidesinin tadı damaklarında..Hala....
Çay keyfi sonrası iş yolu Emin bey için...
Emine hanım her gün onikide öğle yemeğinde..Akşam oldu mu herkes sofrada..
Emin bey'in işi geç bitiyor geceleri..On bir gibi eve dönüş saati..Emine hanım o saate kadar uyku uyanıklık arası bekliyor efendi'sini..Geldiğinde yemeği hazır oluyor Emin bey'in..Sonra oturuyor hanımı ile yanyana..Konuşuyorlar uzun uzun..bitmiyor hiç anlatacakları birbirlerine..Öyle seviyorlar birbirlerini..Evin küçük torununun -en minik kızları yada- masanın altından dedeyle kıkırdama saati bu saatler..Emin bey torununu ayrı seviyor..Yıllar yıllar sonra bile hergün arayamasa içine dert oluyor..Telefon gelmedi mi iki gün arayla Emin bey arıyor torunu..Nasılsın yavrum diyor..İşlerin nasıl gidiyor?
Ufak kız çocuğu o evde büyüyor..Dedim ya minik evlatları..Evde hiç eksik olmayan kokular var..Hala burnuma gelir o kokular diyor arada..Sıcak fırından yeni çıkmış ev poğaçası , kakaolu kek en kabarığından..Emine hanım torununa gözü gibi bakıyor...Evladı gibi..
Emine hanım ve Emin bey mutlular..Dar zamanlarında tek göz odada yaşadıkları Çamlıca'nın o zamanlar kurt inen sokaklarında mutlular..Kimseye muhtaç değiller ya..Beraberler ya..Emin bey başında ya Emine hanım'ın..
Sene 2002...Yaz ayı...
Emin bey bir gün Bartın'a ziyarete gitmek istiyor sebepsiz..Adeti değil halbuki..Kızlarıyla helalleşiyor giderken , "annenize iyi bakın" diyor bilirmişçesine olacakları...Kızlar kızıyorlar babalarına..
Emin bey Bartın'da kalp krizi geçiriyor..En büyük kız alıp getiriyor onu İstanbul'a...
ama tüm çabalara ve dualara rağmen kurtarılamıyor Emin bey..13 Haziran 2002'de 03.02 'de vefat ediyor...
Sebebi kalp krizi olsa da Emin bey'in en büyük keyfi sigara aslında sebep oluyor bu kötü sona...Ciğerleri yetmiyor Emin bey'in devam etmeye...
Bartın'da evden çıkarken Emin bey omuzlarda , Emine hanım her zaman ki sükuneti ve derinde yaşattığı acısıyla ; Emin bey diyor beni bırakıp nereye Emin bey? Nereye gidiyorsunuz efendim?
Belki de yıllar sonra tekrar hatırlıyor yetim ve öksüzlüğünü...
Emine hanım nasıl dersiniz?? Emine hanım efendisi ile birlikte anılarını , hatırlama yeteneğini , kendini de kaybediyor..
Birkaç ay içinde Emine hanım'da alzheimer saptanıyor..Emine hanım unutmayı seçiyor...
Son sekiz senedir Emine hanım hatırlamadan yaşıyor..Belki de hatırlarsa yaşayamayacağı için unutmayı seçiyor...
İstanbul 201o
9 Mart 2010 Salı
Dum..Hissediyordum..Bir surat gördüm bu sabah , soğukta beklerken..Kulağımda müzik çalıyordu..Mutsuz bir şarkı ile aynı anda geldiler.Bir anda belirdiler yanımda.
Elele tutuşmuşlardı.
Üzerlerinde sahte , naylon eşofman vardı ikisininde.Başka da bişeyleri yoktu.
Üşümezler miydi böyle sahte naylonların altında?
Üşüyor gibi durmuyorlardı.Bir kız bir adam.
Sanırım baba-kız.
Karı-koca gibi değillerdi ama anlaşılmıyorduda.
Kızın yaşını kestirmek zor.Adamında! Hem bu kadar yoksul olup hem nasıl yaşını göstermez insan diye geçiriyorum aklımdan.Sanırım yaş sorunundan çok daha vahim sorunları var.Yaşsız'lar..Ama ajda pekkan gibi değil.Yaşsız ; yaşamamış gibi, yaşamıyor gibiler..
Kızın yüzü dikkatimi çekiyor sonra.Gülümsüyor mu?Hayır basbayağı gülüyor!Gülümsemiyor ama...Sanki hiçbirimizin göremediği birşey görüyorda gülüyor gibi..İntikamcı bir gülüş gibi.
Afallıyorum..Babaya bakıyorum en ufak bir tebessüm bile yok yüzünde.Hiç ifade yok , şaşılacak şey.Dümdüz..Aklını yitirmiş , düşünemez gibi..
Kızın o zaman farkına varıyorum.Başka boyutta olanlardan.İnce çizgiyi çoktan geçenlerden..
Hah tamam oldu şimdi diye düşünüyorum ister istemez.Yoksa insan dünyaya niye gülerek bakar ??!!
Hepimizin yüzü beton gibi.Sabahın bu saatinde onlarca insan geçiyor yanımdan.
Biz "normaller" taş gibiyiz.O kız , saçları sımsıkı örülmüş -aklına inat onu sabit tutmaya çalışırlarmış gibi-kafasında plastik taç olan kız , babasının eline sımsıkı yapışmış kız , sahte naylon adidas eşofman giymiş kız gülüyor. Ne görüyor acaba? Hislerimizi aldırmış bizlerden farklı neler hissediyor?
Arkalarından bakıyorum.Ayıramıyorum gözlerimi eşofmanından..Üşümüyor mu hakkaten?
Elele tutuşmuşlar , hızla yürüyorlar.
Ben bakıyorum arkalarından.
Sahte sahte üzülüyorum..Gerçek bir acıyla kaldırımda kımıldamadan sahteleniyorum..
Acı acıyı çağırır dimi?
Mutlu değilim artık bu sabah..
Yarın yine geçerler mi burdan acaba diyorum..
Göze alabilir miyim onlarla konuşmayı?
Gerçek miyim o kadar?
Sahte olabileceğimi görmeye hazır mıyım?
Servisin içindeyim şimdi.Az kaldı birazdan sıcaktan şikayet ettiğimiz ofiste olacağım.Sıcaktan şikayet eden insanlar olarak çalışacağız.Çalıştığımız için şikayet edeceğiz.Dışarda olsam şimdi diyeceğiz..
Dışarda demir bilyelerle oynayanları bir an bile aklımıza getirmeden atlı karıncaya binmeyi hayal edeceğiz..
Kız çocuğunun suratını silemiyorum aklımdan...
Bugün de böyle geçecek..
09.03.2010
İstanbul
not 1 :Nazanım ondan sebep suratım böyle :(
not 2:Paintte resmi ben yapınca bu kadar oldu...
Etiketler: ben
8 Mart 2010 Pazartesi
Etiketler: ben
O kadar karışık ki başlığa ne yazsam bilemedim...
0 yorum Gönderen Umudum zaman: Pazartesi, Mart 08, 2010Bi de;
Bigün yeri gelirse daha çok konuşuruz..
Karatahta aldık evimize..Ben eve taşıyana kadar epey incindim ama deydi :))
Etiketler: dünya kadınlar günü, haftasonu, marilyn monroe
5 Mart 2010 Cuma
Kadın olduğumuzu unutmayanlar unutturmayanlar için..Hala var onlardan çok şükür!
1 yorum Gönderen Umudum zaman: Cuma, Mart 05, 2010Etiketler: 8 mart, ben, dünya kadınlar günü, kadın olmak
Saat 02.12...
Pencereden baktığımda dışarısı görünmüyor , çok karanlık...
Ama yağmur yağıyor sanırım...Sesini duyabiliyorum...
1 Milyon Kalem! "GUNEŞİN KIZLARI" için El ele Kampanyası...
0 yorum Gönderen Umudum zaman: Cuma, Mart 05, 2010(Birmilyonkalem’den alıntıdır.)
Koşuyolu Mh. Çetin Gümeç Sk. Başkanlar Sitesi A6-Blok Daire: 10 Koşuyolu- Acibadem / İSTANBUL
Etiketler: güneşin kızları
bu saatte beni uyandıracak tek şey! Millettt uyuyor musunuzz?? :) ehe
2 yorum Gönderen Umudum zaman: Cuma, Mart 05, 20104 Mart 2010 Perşembe
Etiketler: ben.çalışmak
Ben ve Ciddi maddesel bağlantı bozukluklarım..
9 yorum Gönderen Umudum zaman: Perşembe, Mart 04, 2010Etiketler: ben
2 Mart 2010 Salı
Etiketler: ben, çin, deneyim, incelikler yüzünden, sertab erener, şirinim
1 Mart 2010 Pazartesi
Epey önce yine bir taksim akşamı , bi arkadaş usuldan kanyak şişesi uzattı bana doğru ..Sokakta yürüyoruz hava da epey soğuk.."Bilmem ki acıdır be o" dedim.."Isıtır çek bi yudum" dedi...
Sonra güldük kendi kendimize "film repliği yaptık olum" dedim "yenisin sen galiba" dedi bana muhtehzi muhtehzi gülümsüyordu bıyık altından :) İyi madem ,ver bakalım dedim..
Ba-yıl-dım!
Söz vermiştim alcam kendime bi şişe diye..
Yaptım geçtiğimiz cuma akşamı..Bir şişe tekel kanyağı aldım..Yanına çikolata ve bi paket sigara..
Önce Scala'da film izledik..Kandahar..Filmle ilgili ayrıntıları vereceğim sonra..Ama kısaca kadın olmak, Afgan kadını olmak, özgürlük, umut'la ilgili çok acaip deneyimler sunuyor film..
Bakınız;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kandahar_(film)
Film bitti..Ahali nereye dağıldı bilemem ama ben güvenli kollarda kanyağa doğru hızlı bir dalış sergiledim:)
Barın dışında elimde şişe otururken olduğumuz mekandan Metin Üstündağ ve eşi çıktı..Beni ve kanyağı görünce oo dedi asıl muhabbet burdaymış..:))
güzeldi..
Etiketler: ben, film, kandahar, metin üstündağ, scala, tekel kanyak