13 Temmuz 2010 Salı

kaplumbağa umo...



Evin verandasındayım..Kocaman sallanan bir koltuğun üzerinde ayaklarım çıplak gözlerim uyumaktan şişmiş haldeyim..


Önce deniz kenarında kulağımda müzikle uyuyakaldım..Bacaklarım acık yandı o yüzden..Sonra evde biraz sızmışım..Tatalı tatlı esiyor şimdi rüzgar..Bacaklarım yanıyor ama hala...Uzaktan insan sesleri geliyor bi de karpuzcunun römorkünün motor sesi..


Gözlerim şiş saçlarım deniz ve rüzgardan kabarmış kocaman olmuş oturuyorum..

:)

Mutluluk...

Evimden km lerce uzakta ...

Yolda gördüğümüz kaplumbağa gibi olsak di mi sevgili? Hani ezmeden geçtiğimiz ve yolun dışına attığı için kendini ellerimizi çırparak sevindiğimiz kaplumbağa vardı ya..Evini taşıyor sırtında her gitttiği yere..Uzaklaşsak uzaklaşsak ama evimizden ayrı kalmasak..


Yoksa uzaklaşmak uzaklaşmak mıdır? Herşeyden herkesten? Alışkanlıklardan,tanıdık kokulardan, evinin duş perdesinden..Onlar mı yük sırtımıza ? Onları kaybetmemek için mi cesaret edemiyoruz -hareket edemiyoruz-


Evimize yaptığımız her yatırım her değişim güvencemizi tazelemek için mi? Ben burdan bi yere gidemem..Bak evimizi de boyadık mis oldu , bak bu perdeyi değiştirdik ne hoş oldu e bunları da bırakıp gidemeyiz ya..!

Hayat demek evimiz mi demek ? İşimiz , kazancımız , "hayat standardımız"

Sen bana anlatıyorsun ya hep iktisatta ki genel geçer kuralları...Benim kafam basmıyor ya bazen :) Yaşamını değiştirme kararı alırken eni konu düşünmek bölü hayat standartlarının birbirine denkliği eşittir olduğun yerden kımıldayamamak! :) Tamam tamam biliyorum haklısın..Ama ben de romantiğim napcaz?? :))


Değişim üzerine kafa yordum bugün..Sahilde uyurken :) Daha da epey düşüneceğe benziyorum..

Salıncağın hızını arttırıyorum..Biraz daha düşünmem lazım..

Karpuz mu koktu???

Temmuz 2010/ Kuşadası

5 yorum:

Uyanış dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Umudum dedi ki...

heyt..bu beni bi süre daha götürür...bi daha ki seyahate kadar :)

biberli dedi ki...

ay ne özendim şincik...
yazını okurken o karpuz kokusu benim burnuma da geldi sanki...saçlardaki tuz ve deniz kokusu...
"kendimiz yüzünden" gidemiyoruz Umud, bunu artık öğrendik...
bi halta yaramayan, çoğunlukla bize keder ve manevi tatminsizlik getiren korkularımız yüzünden kıpırdayamıyoruz. ekonomi denilen canavarı icat etmiş insaoğlu kendine, şimdi de acılarına sırtını dönemiyor.
ama öte yandan, yapan da yapıyor be! öyle değil mi? kaç defa konuşmuşuzdur senle bunu...ama yok, illa kafamızın atmasını bekliyoruz biz ya da hastalanmayı ya da bir travma yaşamayı ya da -en pembe olanı- piyangodan, sayısaldan para çıkmasını!

anacım böle olmayacak bu iş...vala kafayı çizmekten geçiyorsa bunu yolu, çizelim diyorum.
ani hareketler yapmak gerek biz de bazen...hani, hoooop karar verip önce 10 gün gitmek, sonra hooop 20 gün gitmek vs. derken bi gün top yekün kaldırmak popoyu...
o popo nerede mutlu olursa oraya kondurmak ama tam da oturmamak üstüne, yumuşaklığına kanmamak ;)

du bakalım...belli mi olur...

sen orda çok düşünme. izle, kokla, tat, gülümse, hatta gözyaşı akıtmak istersen, akıt, ruhunu temizle, gel...

biz burdayız, henüz sırtımızda bir evimiz yok, mecburen buradayız :) :(

öperim güzellik...Berin Teyze'ciğe selamlar, Billur ve Can'ı da kocaman kocaman öptüm...

lunawar dedi ki...

cancağazaım..
ben bir süredir kendimize acıdığımız için gidemediğimizi düşünmeye başladım.. "ay ben neler çektim" durumu var ya.. işte o duvarı boyayana kadar, bu işi bulana kadar, istediğin tişörtü istediğin zaman alana kadar.. biz "buraya" kadar ne çok çektiysek bi türlü göze alamıyoruz "burayı" bırakmaya.. oysa ki, ilk işe girdiğimiz zaman, sıkıntıya düşmeden beğendiğimiz tişörtü aldığımız zaman şimdikinden kat kat daha mutlu değil miydik? o zaman yapmak gereken bu mutlulukları değişik değişik yeniden yaşamak değil mi?
ama olmuyor.. döt büyüdü afedersin.. dötümüzü kaldırıp bu keyifleri tekrar tekrar yaşayacak yürek yok bizde.. o yüzden hep kötü yanlarını hatırlatıyoruz kendimize ve acıyoruz.. ben bunları elde edene kadar neler çektim..
ay Kaplumbağa Umo.. sabah sabah efkar yaptırdın bana.. git bi rakı koy gel şu kardeşine.. hazır karpuz varken..

Umudum dedi ki...

rakı sana kurban olsun kardeşceğzim...Ben de bu durum sıkıntı da yaratmaya başladı bi yandan..kendime olan güvenim yakınmamın fazlalığıyla ters orantılı..du neyse,gelince konuşuruz...